LightReader

Chapter 11 - #BÖLÜM-11: ÇELİKLER VE PLAZMALAR#

"Öyleyse… Başlayalım."

Takım elbiseli adamın dudaklarından dökülen bu iki kelime, adeta bir savaş çanı gibi TechnoTokyo'nun metalik gürültüsü içinde yankılandı. Berwick'in uyarısıyla son anda kurtulan Lumine Takımı, kendilerini bir anda kaotik bir savaşın ortasında bulmuştu. Dev metal parçası, yere saplandığı noktada küçük bir krater açmış, etrafa kıvılcımlar ve enkaz parçaları saçmıştı. Yukarıdan inen robotlar ve siberpunk görünümlü üçlü, tehditkar bir şekilde karşılarında pozisyon almıştı. 

"Konuşmayı kesip, kendimizi korumaya çalışsak daha iyi olmaz mı?" Ren'in soğuk ve sakin sesi, Alchio'nun şaşkın tepkisini bastırdı. Uzun, içinde garip ışıltılar barındıran kılıcını yavaşça kınından çıkarmıştı. 

"Alchio! Şu an zevzekliğin sırası değil! Herkes savaş pozisyonu!" Berwick'in sesi sertti. Kırmızı üniforması ve elindeki çelik kılıcıyla grubun önünde duruyordu, gözleri doğrudan aşağıdaki takım elbiseli adama kilitlenmişti.

"Hemen dağılın!" diye bağırdı Hyogaki, gözlüklerinin ardından hızla durumu analiz ediyordu. Berwick'in aksine bu kez taktiksel komutayı o ele almıştı. "Alchio, sol kanattaki roketli robotlara karşı buz duvarı! Akemi, yüksekten lazer kullananları önceliklendir! Ren,özelliklerini pek bilmiyorum ama şu görünmez olan siberpunk senin! Kiko, Hana, savunma pozisyonunda kalın, yaralanan olursa müdahale edin! Berwick, sen de benimle gel, şu çekiçli ve kırbaçlı olanları biz alacağız!"

Hyogaki'nin direktifleri net ve hızlıydı. Lumine Takımı, çaylak olmalarına rağmen şaşırtıcı bir uyumla harekete geçti. Alchio, "FRIDGIA'NIN DUVARI!" diye bağırarak gelen roketlere karşı devasa bir buz barikatı oluşturdu. Akemi, bir binanın çatısına sıçrayıp lazer nişancılarına ölümcül oklarını göndermeye başladı. Ren, siyah kılıcıyla gölgelere karışıp görünmez siberpunkın peşine düştü. Kiko ve Hana, ekibin merkezinde kalarak koruyucu kalkanlar oluşturmaya başladı.

Berwick ve Hyogaki ise doğrudan iki siberpunka doğru atıldı. Hyogaki, inanılmaz bir çeviklikle çekiçli siberpunkın darbelerinden kaçınıyor, zayıf noktalarını analiz edip Berwick'e bildiriyordu. "Diz eklemleri zayıf! Çekicin ivmesinden sonra dengesi bozuluyor!"

Berwick, Hyogaki'nin analizlerine göre hareket ederek elektrikli kırbaç kullanan siberpunka odaklandı. Kırbaçlar havada vızıldayarak üzerine gelirken, Berwick eğitimde kazandığı hızla saldırılardan sıyrılıyor, rakibine yaklaşmaya çalışıyordu.

Binanın çatısındaki takım elbiseli adam savaşı seyrediyordu. Ama gözleri sadece Berwick'in üzerindeydi. Diğerlerinin mücadelesi onu pek ilgilendirmiyor gibiydi. Sakin bir şekilde izlerken, parmakları hafifçe hareketlendi.

Berwick, elektrikli kırbaçlı siberpunkı köşeye sıkıştırmış, son darbeyi indirmek üzereyken, Takım elbiseli adam aniden aralarına girdi. Hareketleri o kadar hızlıydı ki Berwick ne olduğunu anlayamadan kendini geriye savrulmuş buldu. Adamın elinde, daha önce fark etmediği, uğursuz kırmızı bir parıltıyla yanan bir ışın kılıcı belirmişti.

"Senin rakibin benim, çaylak. Bana Kage derler." dedi Kage, sesi metalik bir tınıyla çıkıyordu. Kage'nin ışın kılıcından yayılan enerji, Berwick'in tüylerini diken diken etti.

Hyogaki bağırdı. "Berwick, dikkat et! Enerji seviyesi çok yüksek!"

Berwick hızla doğruldu. Çelik kılıcının bu enerji kılıcına karşı pek şansı olmayacağını biliyordu. Gözleri hızla etrafta gezindi. Tam o sırada Ren, görünmez siberpunkı alt etmişti ve siberpunkın elinden düşen, mavi renkte parlayan enerji kılıcını fark etti. Aynı anda, Berwick'in az önce dövüştüğü elektrik kırbaçlı siberpunk da Kage'nin müdahalesiyle sersemlemiş durumdaydı ve onun da belinde benzer bir enerji silahı asılıydı.

"Bir fikrim var!" diye bağırdı Berwick. Ether'ini ayaklarında yoğunlaştırarak inanılmaz bir hızla önce Ren'in yanına sıçradı, yerdeki mavi ışın kılıcını kaptı, ardından sersemlemiş diğer siberpunkın yanına yönelip onun silahını da aldı. Şimdi iki elinde de farklı renklerde parlayan birer ışın kılıcı vardı.

Kage bu duruma hafifçe şaşırmış gibiydi ama ifadesi hızla alaycı bir gülümsemeye dönüştü. "Oyuncaklarınla mı geldin? Sevimli."

Berwick cevap vermedi. İki ışın kılıcını da aktif hale getirdi. Mavi ve yeşil enerji bıçakları uğultuyla parladı. "Bakalım kimin oyuncakları daha iyiymiş! Seni çakma Darth vader!"

Berwick tam Kage'ye doğru atılacakken, Kage aniden elini uzattı ve Berwick'in etrafındaki boşluk büküldü. Bir anlık baş dönmesi ve mide bulantısıyla Berwick kendini tamamen farklı bir yerde buldu: Devasa bir gökdelenin çatısındaydı. Rüzgar sertçe esiyor, aşağıdaki TechnoTokyo'nun kaotik ışıkları ayaklarının altında uzanıyordu. Kage, çatının diğer ucunda sakince onu bekliyordu.

"Burada rahatsız edilmeyiz," dedi Kage. Tam o anda, sanki görünmez hoparlörlerden geliyormuş gibi, hızlı tempolu, elektronik bir DJ müziği çalmaya başladı.Berwick anlam verememişti. Ritim, çatının kenarındaki antenlerin ışıklarıyla senkronize bir şekilde yanıp sönüyordu.

"Millet!" diye bağırdı Berwick. Takım arkadaşları aşağıda tehlikedeydi. Gözleri Aşağıda robotlarla savaşan takım arkadaşlarındaydı.

"Küçük bir mekan değişikliği," dedi Kage, kırmızı ışın kılıcını yavaşça kendine doğru çevirdi. "Şimdi, kaldığımız yerden devam edelim."

Kage, Berwick'e doğru hücum etti. İki ışın kılıcı gökdelenin çatısında büyük bir gürültüyle çarpıştı. Kırmızı, mavi ve yeşil ışıklar gecenin karanlığında dans ediyor, metalik çatı zemininden kıvılcımlar çıkarıyordu. Hızları inanılmazdı. Normal bir insanın gözünün takip edemeyeceği bir hızla hareket ediyor, blok yapıyor, savuşturuyor ve saldırıyorlardı. Çatıdaki antenler, havalandırma üniteleri kılıç darbeleriyle parçalanıyordu. DJ müziğinin ritmi, dövüşün temposuyla birleşmiş, gerçeküstü bir atmosfer yaratmıştı.

Berwick,iki kılıcın avantajını kullanarak Kage'yi zorluyordu ama Kage'nin tecrübesi ve gücü barizdi. Kage'nin her darbesi ağırdı ve Berwick blok yapmakta zorlanıyordu, saldırılardan hızı sayesinde kıl payı kurtuluyordu. Bir anlık boşluktan yararlanan Kage, güçlü bir darbeyle Berwick'in savunmasını yardı ve onu çatının kenarına doğru savurdu. Berwick tam düşecekken son anda dengesini sağladı ama Kage üzerine geliyordu.

"Bu kadar mı?!" diye bağırdı Kage.

Berwick dişlerini sıktı. Ether'ini bacaklarında topladı ve ani bir patlamayla Kage'ye doğru fırladı. İki kılıcını da çaprazlayarak Kage'nin kırmızı kılıcını kilitledi. İki savaşçı birbirine güç uygularken, Berwick ani bir hareketle ayaklarıyla Kage'nin omzuna topuğuyla sert bir tekme indirdi. Ve gökdelenin tepesinden aşağıya doğru 2 3 katını delerek gökdelenin içine girdiler.

Berwick ikinci bir fırsatta kageye ikinci tekmesini geçirdi ve Kage geriye doğru sendeledi ve dengesini kaybetti. Berwick bu fırsatı kaçırmadı ve tüm gücüyle Kage'ye yüklendi. Kage, Berwick'in beklenmedik hamlesiyle gökdelenin devasa cam penceresine doğru savruldu. Cam, büyük bir gürültüyle patladı ve Kage, yüzlerce metre yükseklikten aşağıya doğru düşmeye başladı.

Berwick zaferle soluklanacakken, Kage'nin düşerken bile gülümsediğini fark etti. Bir terslik vardı. Aşağıya baktığında, Kage'nin düşüşünü yavaşlatmak için bir tür enerji alanı kullandığını gördü.

"Oyun bitmedi!" diye düşündü Berwick. Tereddüt etmeden hızını arttırdı ve gökdelenin aşağı katlarıan doğru hızlıca inmeye başladı. Aşağıdaki Kage'ye odaklandı. Ether'ini ayaklarında patlatarak, gökdelenin duvarında birkaç adım atarak hızlandı ve binanın orta katlarından birinin camından dışarı fırladı. Vücudu havada bir ok gibi süzülürken, düşmekte olan Kage'ye doğru hızla yaklaştı.

Kage, Berwick'in üzerine geldiğini görünce şaşırdı. Enerji alanını saldırıya dönüştürmeye çalıştı ama Berwick daha hızlıydı. Havada Kage'ye yetişti ve iki ışın kılıcıyla birlikte güçlü bir darbe indirdi. Çarpışmanın etkisiyle ikisi de kontrolsüz bir şekilde savruldu ve yakındaki büyük bir araba parkına doğru uçtular.

Parka inişleri bir göktaşı çarpması gibiydi. Arabalar devrildi, zemin çatladı ve birkaç kat aşağıya doğru katları parçalayarak düştüler. zeminde derin bir krater oluştu. Toz ve toprak bulutu etrafa yayıldı.

Berwick hızla ayağa kalktı. Işın kılıçları hala ellerindeydi. Kage de enkazın arasından yavaşça doğruluyordu. Takım elbisesi yırtılmış, yüzünde birkaç çizik vardı ama ciddi bir yara almış gibi görünmüyordu.

"İnatçı velet," diye tısladı Kage.

Berwick cevap vermeden tekrar saldırdı. Parkın ortasında mücadeleleri devam etti. Berwick'in saldırıları daha vahşi ve güçlüydü. Kage savunmada kalıyor, Berwick'in enerjisini tüketmesini bekliyor gibiydi. Ancak Berwick durmuyordu, her darbesi bir öncekinden daha sertti.

Bir anlık dikkatsizlikten yararlanan Kage, Berwick'in saldırısını savuşturup avucundan yoğun bir karanlık enerji patlaması gönderdi. Patlama Berwick'i göğsünden vurdu ve onu metrelerce geriye, az önce düştükleri gökdelenin duvarına doğru fırlattı.

Berwick, sırtını gökdelenin cam kaplı duvarına büyük bir gürültüyle sürtünerek çarptı. Çarpmanın etkisiyle duvar çatladı, camlar yağmur gibi döküldü. Berwick Acı içinde inledi ama bilincini kaybetmedi. Kage üzerine doğru gelirken, Berwick acıyı güce dönüştürdü. Ayaklarıyla duvardan destek aldı ve kendini yay gibi gererek Kage'ye doğru fırlattı. Fırlamanın şiddetiyle bulunduğu kattaki geriye kalan tüm camlar patladı ve aşağıya döküldü.

İkisi tekrar havada karşılaştı. Aşağıya düşen enkaz parçaları ve cam kırıkları arasında ışın kılıçları tekrar tekrar çarpıştı. İzleyenler için adeta ölümcül bir görsel şölendi. Birbirlerine o kadar yakındılar ki nefeslerini hissedebiliyorlardı. Havada enkazlardan enkaza sıçrayarak çarpışıyorlardı. Yere vardıklarında Berwick, çift kılıcıyla Kage'nin kırmızı kılıcını tekrar kilitledi. Kage üstünlük sağlamak için yüklendiğinde, Berwick ani bir hareketle iki ışın kılıcını da kapattı ve Kage'nin gardının düşmesini fırsat bilerek güçlü bir ters tekme attı. Tekme, Kage'nin kılıcını tutan eline isabet etti ve kırmızı ışın kılıcı havaya fırlayarak enkazın içine düştü. Berwick'in kendi ışın kılıçları da bu sert ve dengesiz manevra sırasında ellerinden fırlayıp enkazın farklı köşelerine savruldu.

İkisi de silahsız kalmıştı. Kage şaşkındı. Berwick bu fırsatı değerlendirip yakın dövüşe girdi. Artık silahlar yoktu, sadece saf güç ve irade vardı. Berwick, eğitimde Kane ustadan öğrendiği gibi seri ve güçlü yumruklarla saldırdı. Kage birkaç yumruğu savuşturmayı başardı ama Berwick'in hızı ve öfkesiyle başa çıkamıyordu. Berwick, Ether'ini sağ yumruğunda topladı, yumruğu kızıl bir enerjiyle parladı.

"Yavaşsın!" diye kükredi ve yumruğunu Kage'nin midesine geçirdi.

Darbe, beklenenden çok daha güçlüydü. Kage'nin ağzından kan geldi ve vücudu bir top güllesi gibi geriye doğru fırladı. Yaklaşık 150 metre uçtuktan sonra başka bir gökdelenin duvarına çarptı. Çarpmanın etkisiyle duvarda devasa bir göçük oluştu, binanın yapısı sarsıldı ve etraftaki daha küçük binaların camları patladı.

Kage, göçüğün içinden zar zor doğruldu. Ağır yaralıydı ama hala ayaktaydı. Öfkeyle Berwick'e baktı. Elini kaldırdı ve bir sinyal gönderdi. Aşağıdan ve yakındaki binaların çatılarından, tam altı tane siberpunk hızla Berwick'e doğru yöneldi. İlk başta savaştığı üçlüye ek olarak üç yeni siberpunk daha gelmişti.

"Demek takviye ha?" dedi Berwick nefes nefese fakat içindeki heyecan ve adrenaliden gülümsüyordu. "İyi, daha yeni ısınıyordum! Gelin bakalım!"

Berwick kendini bir anda 1'e 7 bir savaşın ortasında buldu. Siberpunklar koordineli bir şekilde saldırırken, Berwick inanılmaz akrobatik hareketlerle aralarından sıyrılıyordu. Birinin elektrik kırbacının altından kaydı, diğerinin çekicinden takla atarak kurtuldu, görünmez olanın saldırısını son anda hissedip savuşturdu, yeni gelenlerin lazer atışlarından duvarlarda koşarak kaçındı. Her bir siberpunkı, etherle güçlendirilmiş tek ve bitirici darbelerle (yumruk, tekme, dirsek) etkisiz hale getirerek Kage'ye doğru ilerledi. Altı siberpunk da kısa sürede yerdeydi.

Tam Kage'ye son darbeyi vuracakken, Kage ani bir hızla Berwick'in yakasından tuttu. Berwick'i yerden kaldırıp aşağıdaki asfalt yola doğru sürüklemeye başladı. Asfalt, Berwick'in sırtının sürtünmesiyle parçalanıyor, küçük kraterler oluşuyordu. Kage, Berwick'i tüm gücüyle fırlatıp attı.

Berwick havada taklalar atarken, pes etmedi. Hızla kesesinden Takeshi ustanın verdiği sonsuz halat teknolojisini çıkardı. Halatın ucundaki kancayı yakındaki bir gökdelenin tepesine fırlattı. Kanca sağlamca tutununca, Berwick halatı kullanarak gökdelenin çevresinde dolandı ve gökdeleni sapanmış gibi kullanarak güçlü ve inanılmaz bir hızla tekrar Kage'ye doğru fırladı. Havada dönerek kazandığı momentumla sağ tekmesini Kage'nin suratına indirdi.

Kage bu darbeyle tekrar geriye savruldu. Yüzü kan içindeydi. "Sen..." diye tısladı. "Gerçekten de... baş belasısın!" Birkaç adım geri çekildi. "Ama oyun daha bitmedi. Bu sadece bir başlangıçtı." Kage'nin vücudu karanlık bir enerjiyle kaplandı. "Hesabımız yarım kaldı, çaylak!" dedi ve tam kaybolacakken büyük bir enerji patlaması yarattı.

Patlama, Berwick'i ve o sırada yakındaki bir binanın çatısından endişeyle olanları izleyen ve destek ateşi sağlamaya çalışan Akemi'yi metrelerce havaya fırlattı.

"Akemi!" diye bağırdı Berwick. Hızla havada süzülerek bilincini kaybetmek üzere olan Akemi'yi yakaladı. İkisi birlikte aşağıya doğru düşüyorlardı. Berwick içgüdüsel olarak sırtındaki kınından çelik kılıcını çekti. Belki kaybettiği ışın kılıçları kadar güçlü değildi ama şu an tek şansı buydu. Kılıcı yanlarındaki gökdelenin duvarına tüm gücüyle sapladı. Kılıç metali delip geçti ve düşüşlerini son üç kat kala gıcırdayarak durdurdu.

Ancak çelik kılıç bu kadar ani bir yükü kaldıramadı. Metal yorgunluğuyla birlikte kılıç, korkunç bir sesle ortadan ikiye ayrıldı.

"Olamaz!"

Berwick ve Akemi tekrar düşmeye başladılar. Berwick son bir çabayla Akemi'yi kendine çekti ve yere çarparken tüm darbeyi kendi vücuduyla absorbe etmeye çalıştı. Yere inişleri sert oldu ama Berwick sayesinde Akemi yara almadan kurtuldu. Berwick ise acı içinde yerde yatıyordu, kırık kılıcının parçaları yanına düşmüştü. Toz bulutu dağıldığında, Kage'den hiçbir iz kalmamıştı.

Tam o sırada, hızla koşan ayak sesleri duyuldu. Alchio, Hyogaki, Ren, Kiko ve Hana enkazın arasından koşarak yanlarına geldiler. Robotları çoktan halletmişlerdi. Onlar içinde zorlu bir savaştı. Yüzleri endişeliydi.

"Berwick! Akemi! İyi misiniz?!" diye bağırdı Alchio, hemen Berwick'in yanına çömelirken. Kiko ve Hana da Akemi'nin durumunu kontrol ediyordu.

Akemi kendine gelmişti. "Ben iyiyim ama Berwick..."

Berwick acıyla inleyerek doğrulmaya çalıştı. Gözü, yanında duran kırık çelik kılıcının kabzasına takıldı. İçini çekti. "Öhö! Ah...Dostum Cidden mi?! Daha yeni almıştım bunu... Takeshi Usta bunu görünce çıldırıcak..." Yüzünde acıyla karışık komik bir bezginlik ifadesi vardı.

Hyogaki etrafı taradı. "Kage kaçmış. Etraftaki enerji izi gittikçe azalıyor. Ne yapmalıyız?"

Ren ekledi. "Ve robotlar da durdu. Ana kontrolcüleri gitmiş olmalı."

Berwick zeminde hala oturuyor bir yandan kırık kılıcına bakıyordu. Derin bir iç çekti. "Bilmiyorum fakat..."

Tam o anda, yanlarında parlak, mavi bir portal açıldı. Portaldan Stella Hasegawa çıktı. Yüzünde ciddi bir ifade vardı ama gözlerinde bir rahatlama da okunuyordu.

"Lumine takımı. İyi iş çıkardınız." dedi Stella.

Berwick Stellaya baktı. "İyi iş mi? Adamlar elimizden kaçtı..."

"Kaçırdınız evet ama TechnoTokyo'daki ana tehdidi şimdilik durdurdunuz. Enerji seviyesi normalde dönmüş gibi görünüyor. Görev şimdilik tamamlandı. Üsse dönüyoruz. Yaralılarla ilgilenmemiz gerek."

Berwick, Alchio'nun yardımıyla ayağa kalktı. Kırık kılıcına son bir kez baktıktan sonra ekibine döndü. İlk görevleri beklenenden çok daha zorlu olmuştu ama hayattaydılar. Hep birlikte Stella'nın açtığı portala doğru yürüdüler ve TechnoTokyo'nun kaotik atmosferinden Gardiyan üssünün güvenli ortamına adım attılar.

O esnada bambaşka bir evrende...

Kage yaralı bir şekilde koskoca imparatorluğa benzeyen kasvetli bir kalenin içine girdi. Kalenin toplantı alanına gelince onu içeride bekleyen keskin ve güçlü auralı bir varlık tüylerini ürpertir oldu.

"Kage... İşini halledebildin mi?"

Kage yaralı bir şekilde sendeleyerek selamını verdi ve ayağa kalktı. "Efendim... Çocuk çok güçlüydü...Bana bahsettiğiniz gibi çıktı." Sendeleyerek duvarda duran sandalyeye oturdu.

Gölgelerin içinde saklanan adam yavaşça kageye yaklaştı. Maskesinin içinden sırıtıyordu. "Güzel...Demek bizim pısırık, yavaş yavaş adam oluyor..." Kageye kötücül bir kahkaha attıktan sonra tek hamlesiyle Kageyi öldürdü. Masasına geri dönüp yaklaştığında masanın yanındaki mum ışıkları, baykuş maskesinin altın renklerini parıldatmaya başladı. "Biraz daha güçlen bakalım...Kaderin Oğlu..."

More Chapters