LightReader

Chapter 29 - Bölüm 30: Son Hamle

Rüya'nın gidişiyle atölyedeki hava, sanki bir vakumla çekilmiş gibi ağırlaştı. Tehditleri, odaya sinen parfümü kadar gerçek ve boğucuydu. Sevim'in cesur duruşu, yerini kapıdan ayrılmayan gözlerindeki korkuya bıraktı. Sadık Usta'nın elleri titriyordu; ailesi, onun en zayıf noktasıydı.

"İşte bu yüzden," dedi Ferkan, sessizliği yırtarak. "İşte bu yüzden bu gece bitirmek zorundayız. Ona korkmak için bir saniye bile vermeyeceğiz."

Plan basitti, ama bir o kadar da çılgıncaydı. Madem Rüya tüm gücüyle üzerlerine geliyordu, onlar da ellerindeki tüm cephaneyi aynı anda ateşleyeceklerdi. Sadece bir sızıntı değil; her şeyi, herkese aynı anda göndereceklerdi. Bu, Rüya'nın kontrol edemeyeceği, durduramayacağı bir bilgi tsunamisi olacaktı.

O gece, o küçük atölye, bir devrime hazırlanan bir karargaha dönüştü. Sadık Usta, elindeki tüm belgeleri dijital ortama aktarıp, farklı kurumlar için özel dosyalar hazırladı: Biri Maliye için vergi usulsüzlüklerini, biri Ticaret Bakanlığı için sahte ihracat belgelerini, bir diğeri ise ülkenin en büyük ekonomi gazeteleri için tüm skandalı özetleyen bir basın bültenini içeriyordu.

Vakitleri yoktu. Rüya'nın tehditlerinin sabahı bulmadan harekete geçmeleri gerekiyordu. Güvenlikleri için tek bir yerden değil, şehrin farklı noktalarından bu sızıntıyı yapmalıydılar.

Karanlık çöktüğünde, Ferkan ve Sevim, birer hayalet gibi atölyeden süzüldüler. Kılık değiştirmiş, yüzlerini gizlemişlerdi. Ferkan metrobüse atlayıp Anadolu yakasına, Kadıköy'e geçti. Sevim ise vapura binip karşıya, Beşiktaş'a. Sadık Usta, atölyede kalarak onlarla şifreli bir hattan iletişim kuruyor, operasyonu yönetiyordu.

Farklı zamanlarda, farklı internet kafelerin en kuytu köşelerine oturdular. Yüzlerindeki gerilim, ekranın solgun ışığında daha da belirginleşiyordu. Ferkan, ilk dosyayı Sermaye Piyasası Kurulu'na gönderirken, Sevim de aynı anda en büyük ekonomi gazetesine basın bültenini yolluyordu. Her "gönder" tuşu, Rüya'nın imparatorluğuna atılan bir atom bombasıydı.

Saatler gece yarısını geçtiğinde, son dosya da gitmişti. Her şeyi ateşe vermişlerdi. Geriye ne bir kanıt, ne de bir sır kalmıştı. Artık saklanacak bir şeyleri yoktu.

Şafak sökerken, önceden kararlaştırdıkları gibi, Salacak sahilinde buluştular. Yorgun, bitkin ama tuhaf bir şekilde huzurluydular. Yapabilecekleri her şeyi yapmışlardı. Atölyeye geri dönemezlerdi. Artık evsizdiler, yine kaçaktılar. Ama bu sefer bir şey farklıydı. Kaçmıyorlardı. Sadece, yarattıkları dev yangının her şeyi aydınlatmasını bekliyorlardı.

Onlar, Kız Kulesi'ne karşı yeni bir günün doğuşunu izlerken, Rüya'nın telefonuna gelen ilk panik dolu mesajla, onun için güneş batıyordu. Ve şehrin öbür ucunda Kenan, aldığı son talimatlarla, içinde Ferkan ve Sevim'in olduğunu sandığı o küçük atölyeye doğru arabasını sürüyordu.

More Chapters