- Saat 9:00 -
Arkama dönüp neye takıldığıma baktım.
Bağırsaklar... kime ait olduğu belli olmayan bağırsaklara takılmıştım.
Abim hala elimden tutuyordu. Beni kaldırmaya çalıştı ama... ama ben kalkamıyordum.
Ayaklarımın titremesi durmuyordu. İstemsizce gözlerimden yaşlar akmaya başladı.
İbrahim : Hadi İsmail çok az kaldı. Biraz daha dayan güvenli bölge tam karşımızda...
Ama... ama ben yapamıyordum... neden vücudum beni dinlemiyor... benim yüzümden... benim yüzümden abim de ölecek...
Ayağa kalk... AYAĞA KALK!!... olmuyor... ayaklarımı kontrol edemiyorum...
Daha çok ağlamaya başladım. Keşke... keşke ölseydim de abime engel olmasaydım...
Yarık çoktan açılmış önümüze bir hendek olmuştu bile.
Abim bir kere daha güvenli bölgeye baktı, yarığın etrafından dolaşmak en az 15 dakika alacaktı.
Tabii ben ayağa kalkabilirsem....
Önüme gelip çömeldi. elleriyle suratımı suratına çevirdi.
İbrahim : Bak beni iyi dinle, şu anda çok korktuğunun ve üzüldüğünün farkındayım. bende korkuyor ve üzülüyorum, ama ailemizden sadece ikimiz kaldık. Eğer biz de pes edip ölürsek, ailemizin bizim için yaptıkları boşa gidecek. Bizim için babamız hayatını kaybetti. İsmail kendin için kalkamıyorsan ailemiz için kalk...
Abim ilk defa benimle böyle konuşmuştu. Her defasında kavga edip birbirimizle it dalaşına girip duruyorduk. Hatta bazen benden nefret ettiğini bile düşünüyordum.
Ama şimdi çok ciddi duruyordu. Gözleri canlılıkla doluydu. Ben kaç saat baygın kalmıştım. O süre içerisinde ne yaşamıştı...
Hiçbir şey bilmiyordum. Bildiğim tek şey ayağa kalkmam gerektiğiydi. Gözlerimi kapattım ve son kez ailemi düşündüm.
Derin bir nefes aldım. Kan, toz, çürümüş et kokusu ve bok kokusu burnumdan içeriye akın edip ciğerlerime doldu.
Ağzımı açıp nefesimi dışarıya verdim ve sakinleşmek için gökyüzüne baktım.
Daha 1 saat önce cesetlerle birlikte birçok yapı gökyüzünden aşağı düşüyordu.
Ama şimdi parlak masmavi açık bir gökyüzü vardı. Hala korkuyordum ama biraz sakinleşmiştim.
Yavaşça hem abimden hemde yerden destek alarak ayağa kalktım.
İsmail : Benim yüzümden güvenli bölgeye geçemedik. Özür dilerim.
İbrahim : Önemli değil, sonuçta hala yaşıyoruz öyle değil mi ?
Sanki karşımda 40 larında yetişkin olgun bir insan vardı. Ne garip....
İbrahim : Yarığın etrafından dolaşıp güvenli bölgeye ilerleyeceğiz, 1 saatimiz var.
İsmail : neden 1 saat ?
İbrahim : Çünkü 1 saat sonra yarıklar yine dışarıya püskürmeye başlayacak.
Nerden biliyordu ki ? ne zaman öğrenmişti...
Hızlı ve dikkatli adımlarla yarıkla aramızdaki mesafeyi koruyarak yarığın etrafından dolanmaya başladık.
- 15 dakika sonra -
İsmail : Yarığın sonunu görüyorum az kaldı...
İbrahim : Dikkatli ol deprem her an tekrar başlayabilir...
Deprem mi... depremi tamamen unutmuştum. bir de deprem vardı demi...
depremin de mi ne zaman başlayıp ne zaman biteceğini biliyordu...
Sadece birkaç adımlık mesafe kala deprem başladı...
Dikkati elden bırakmıştım, sarsıntıyla birlikte tökezleyip yarığa doğru düştüm....