LightReader

BİR TİK SESİ

Ela_1650
7
chs / week
The average realized release rate over the past 30 days is 7 chs / week.
--
NOT RATINGS
78
Views
VIEW MORE

Chapter 1 - BİR TIK SESİ

Bazen hayatınızı değiştiren şey bir mucize olmaz…

Bazen, hayatınızı altüst eden şey, gecenin en karanlık saatinde, ay ışığının bile sakladığı bir kabustur.

Ve ben… ben o kabusu yaşadım.

Ben Ayla. On yedi yaşındayım. Albinoyum.

Bilmeyenler için açıklayayım: Albinoluk, bir hastalık değil aslında ama öyleymiş gibi hissettirir. Vücudunda pigment yoktur; göz renginden saçına, kaşından kirpiğine kadar her şey bembeyazdır. Cildim o kadar beyaz ki, güneşin en küçük ışığında bile yanarım. Saçlarım, kirpiklerim, kaşlarım… her şeyim kar gibi.

Yeşil gözlerim var. Ama bu yeşil, çimen gibi huzurlu değil; daha çok fırtına öncesi gökyüzünün keskin, tedirgin edici yeşili. İnsanlar bana bakınca büyülenmiş gibi oluyor, ama biliyorum ki bu büyü sihirden değil. Merakla karışık iğrenmeden doğuyor. "Yine bana bakıyorlar… Ne kadar tuhaf olduğumu düşünüyorlar. Sanki ben istemişim gibi böyle doğmayı. Evet, bakın bana, doya doya bakın! İçinizdeki küçümsemenin her zerresini hissedebiliyorum."

Ve ben… bununla yaşamaktan bıktım.

---

"Ev" dediğim yer bana hiç güven vermedi.

Annem Meryem… simsiyah saçları, koyu kahverengi gözleri, buğdaya dönük teniyle tam bir esmer güzeli. Dışarıdan gören herkes onun için "Ne kadar asil bir kadın" der. Ama onun asilliği, içinde taşıdığı buzla karışık kibirden gelir. "Anne… neden hiç bana bakarken gülmezsin? Neden bana bakışların hep sanki yükmüşüm gibi? Ben senin kızın değil miyim?"

Babam Yiğit… İri yarı, tok sesli, güçlü görünen bir adam. Koyu yeşil gözleri ve siyah saçlarıyla insanlara güven verebilir. Ama bana hiçbir zaman güven vermedi. Ellerini bana uzattığında şefkat hissetmedim. Onun elleri sadece sertlikti. Sevgisizliğin şekil bulmuş haliydi. "Baba… keşke bir kez olsun saçımı okşasaydın. Keşke bir kez olsun bana kızın olduğunu hissettirseydin."

Kardeşim Berk ise… annemin aynısı. Gözleri, yüz hatları, bakışı… Annemin soğuk gölgesinin küçük bir yansıması gibiydi. Onun gözlerinde bana ait hiçbir şey yoktu.

Kısacası benim "ev" dediğim yer, hiçbir zaman evim olmadı. Sadece soğuktan ve yabancı gözlerden korunduğumu sandığım bir dört duvardı. "Evim yok. Benim hiçbir zaman evim olmadı."

---

Okul… ikinci cehennemimdi.

Zorbalığın üç kralı vardı. Onları tanıtayım.

Leyla… kızıl saçlı, siyah gözlü, buğday tenli. Güldüğünde bile yüzünde küçümseme eksik olmazdı. Bir keresinde kafamdan aşağı çamur dökmüştü. "Hatırlıyorum Leyla… soğuk çamurun yüzümden kayışını. İnsan değil de sanki bir hayvanken bana öyle davranışını. Gözlerindeki o iğrenmeyi. Keşke sana geri verebilseydim."

Esma… sarı saçlı, iri yapılı, siyah gözlü. Gürültülü kahkahalarıyla ortalığı doldururdu. Ama o kahkaha hep benim üzerimden yükselirdi. "Gül Esma… gül. Belki bir gün gülüşünün altında gizlediğin boşluğu görecek biri çıkar karşına. Belki o gün sen de canının acıdığını anlarsın."

Arda… siyah saçlı, siyah gözlü, koca cüsseli. Bana her gün omuz atmayı görev edinmiş bir zorba. "Her gün bedenimi acıtıyorsun Arda… ama bilmediğin bir şey var. Ruhum zaten senden çok önce parçalandı."

Üçlü. Onlar üçlüydü. Ve benim varlığımı, her gün "ucube" diye bağırarak bana hatırlatırlardı.

---

Ama farkında olmadan her şey değişecekti bir ışığın açmasındakı tık sesı gibi...

"Bir tık sesiyle hayatın değişebilir mi? Saçmalıyorsun "dediğini biliyorum işte bu yüzden hayatımı alt üst eden ama geçiyorum hazırsan diyer bölüme geçelim...