LightReader

Chapter 4 - Gün 1: Patron

"Sizi bir yerlerden tanıyor gibiyim ama hiç zannetmiyorum açıkçası, böylesine sefil iki adamı nerden tanıyor olabilirim ki?"

Lieben de, Mike da adamın karşısında şaşkınlıktan sözlerini dahi anlayamayacak duruma gelmişti, Mike kendi kendine o anda aceleyle düşündü;

"Lieben'in kaçması için bir açıklık yaratsam dahi şu durumdayken beni geçip ona ulaşması hislerime göre 2 saniyesini almaz, belki bu durumda olmasam karşı koyabilirim ama şu an itibariyle imkansız"

Kısaca özetlemek gerekirse şu anda Lieben ve Mike'ın bulundukları durumdan kurtulmalarının tek yolu düşük ihtimal ile de olsa, karşılarında duran 1.96 boyundaki devin onlara merhamet etmesi

Mike'ın düşünceleri tamamıyla doğruydu çünkü; bu duruma düşmeden önce yaptığı anlaşma, ona zarar vermekle görevli kişiyle yapılmıştı, kısacası anlaşmada:

Eğer Mike kaybederse rakibinin ona zarar verebilmesi için fiziksel kapasitesi gün boyunca onunki ile eşit seviyede olacaktı

Mike'nin onu yakalayan adamı etkisiz hale getirebilmesinin tek sebebi açıkça dikkatinin dağınık olmasıydı aksi takdirde anlaşmanın etkileri yüzünden fiziksel özelliklerinin rakibi ile olan eşitliği buna engel olacaktı

(Mike: "Adamın bu herife Patron demesi açıkça daha farklı bir seviyede olduğunun kanıtı, anlaşmanın etkisi yüzünden o adamla aynı kapasitede olduğum sürece tahminimce kaçma veya abartı olacak ama onu yenme şansımız 0. Tabi anlaşma bitmeden saldırırsa, bunun içinde gereken süre ortalama 8 saat daha?")

Mike'nin düşünmeye harcadığı her saniye; yüz ifadesindeki değişimlere bakılırsa Patron'u dahada sinirlendiriyor gibi duruyordu

Lieben de bir diğer yandan saçını düzeltmek ile meşgul olan Boss'u yumuşatmaya çalışıyordu

"Kardeş, Abi, Reis bak daha yeni geldin şimdi senin açından bakınca adamını falan dövdük, av durumundayız, çok arkadaş canlısı falanda durmuyoruz ama bu baya baya yanlış anlaşılma yani bizim böyle bir amacımız yoktu kendisi çok hırçın çıktı daha tanışamadık ismini alamadık bile yani, en azından senle bi konuşalım ismini alalım anlaşalım sen kimsindir, biz kimiz falan öğrenelim tanışalım"

Adam elini saçından çekip başını aşağı indirdi

"Ha? Benimle mi konuşuyordun. Saçımla ilgilendiğimi görmüyormusun çocuk. Konuşmak istiyorsan biraz bekle"

)Lieben: "Orospu çocuğu!?, havalı olma çabasıda bir yere kadar bundan sonrası piçlik oluyor")

"Tamamdır o zaman kısa keseyim,benim adım Lieben, seninki nedir?"

"Ben; Boss "

Lieben sakinliğini koruyor ama karşısındakini de içinden eleştirmeden duramıyordu

"O nasıl isim amınakoyayım be adam, rütbeni merak etsem onu sorardım heralde"

-Patron derken? Ben daha çok ne olduğunuz değilde...isminizi sormuştum?

"Boss işte herzaman bir ada, isme ihtiyaç varmıdır?"

-Evet.

"İsimler kişiyi belirtir, benliğini, insan kitapsa adı da kapağıdır benimkide Boss beni betimleyen şey doğduğum ve olduğum şey, bundan iyisi beni tanımlayamaz diye düşünüyorum"

"Taşak geçmeme çok çok- çooook azıcık kalmıştı ama açıkçası adam iyi bir noktaya değindi. Yine de beni öldürebilecek olmasa taşak geçermiydim? Kesinlikle. Bana sorarlarsa boş felsefe yapıyor derdim"

-Birşeyler söylemek istiyorum ama yanlış anladığımdan eminim.

"Kendimi yanlış izah ettim galiba, konuşmaya sık sık ihtiyaç duymam bu sebeple iletişimim pek iyi değil açık sözlü olmak gerekirse, senin dediğin doğru benim demeye çalıştığım; kendime bir isim yakıştırmadım ve yakıştırmıyorum tek yaptığım bir amaca ve oluşa uymak oda bu işte "Patronluk" doğumumdan beri bu hayatı yaşıyorum böylede devam ettim, etrafımdakiler, emrimdekiler ve altımdakiler bana ne kadar böyle seslendilerse (Boss) artık kendimi sadece bu oluşa bağladım"

O sırada bütün bu konuşmaya tanıklık eden Mike'ın elinden birşey gelmiyordu, konuşmaya dahil de olamıyordu

("Artık bu konuşmanın bir plan olduğunu bile sanmıyorum sadece birbirlerini tanıyıp konuşuyorlar")

Mike şaşkınlığını tam üstünden atmak üzereyken hemen yeni birşey gözüne çarptı hızla esen rüzgar Boss'un saçını kaldırarak alnındaki bir kesik izini ortaya çıkarmıştı?

+(Elini kaldırarak*) Patron adam! Benim de birşeyler sormam lazım.

"Ahahahah. sende burdaydın değil mi, arkadaşınla konuşmaya dalmışım kusuruma bakma sinirli bay surat, tabiki sorabilirsin"

+Bay ne?-

"Konuş."

+Hangi köydensin. Seni gözüm bir yerlerden ısırıyor

"Hangi köy mü?...Hmmmm...sen söyleyince ne kadardır hakkında konuşmadığım yada uğramadığım aklıma geldi, köyün adı yok ama burdan batı taraflarında dersem yanlış olmaz heralde?"

+Yoksa! Köy yöneticisinin ismini falan hatırlıyormusunuz acaba?

"Tabi tabi biraz düşünürsem hatırlarım bir saniye...hmmmm şeydi ya böyle an- hayır hayır "hak" yada şeyy-"

+HAN!? Han değilmi! Köy yöneticisinin adı yani

"Han...Han?...HAN!. Evet evet öyleydi galiba hafızam beni yanıltmıyorsa tabii, sen nerden biliyorsun yoksa oralardanmısın?"

+Aynen öyle- diyebilirsin yani galiba, bir zamanlar ordaydım ama senin zamanların değil tabiki, birkaç yıl öncesine kadar köyün çocuklarındandım, siz... yanlış tahmin etmiyorsam 50 yaşlarındasınız değil mi?

"50. Vay....vay, vay. Komikti. Gülmedim

+Görünüşünüzden yola çıkarak değilde daha çok sizin hakkınızda duyduklarımdan tahminen söyledim yoksa açıkçası genç duruyorsunuz, kaç yaşındasınız?

"30, daha yeni orta yaşlı denecek haldeyim"

(M:"30 mu?! İmkansız demek isterdim ama açıkçası görünüşü hiçte yaşlı birini anımsatmıyor, yinede hikayelerden ve tarihten yola çıkarsam en az 40 derdim")

"Ayrıca, beni hangi amınakoyduğumun hikayesi 50 yaşında anlatıyor?!"

+Çocukluğumda öğretmenler anlatırdı. Hikayede senin olduğun gibi olmamamız için

Tek başına büyümüş ailesi tarafından küçük yaşta terk edilmiş bir çocuk, daha 16 yaşındayken köyün altını üstüne getiren ve düzenini bozan adamlar gelip kendi yerlerini kurunca daha 1 ay geçmeden kendisini tutamamış ve inlerinin içine dalmış gece 11'den sabah 6'ya kadar 7 saat boyunca tüm gece sadece bağırışma ve kırılma sesleri duyulduktan sonra sadece kendisi adamların patronunun ceketini sırtına takarak çıkmış ve ekibini sahiplenmiş, hepsini kendince adam etmiş.

Önündeki yıllar boyuncada farklı farklı kıtalara gitmiş düzeni sağlamış bunlara örnek olarak 100 küsür hikaye daha duydum yardımları ve cömertlikleri ile alakalı.

+Fotoğrafını gördüğümden seni şimdi karşımda görünce tanımış gibi oldum ama "Kahraman gözüyle bakılan birinin adamı neden bize böyle birşey yapmak ister ki?" düşüncesi buna az çok engel oldu denebilir. Değil mi Lieben.

-Ha? Bilmiyorum. Uykum var. 

Lieben'e bir süre gözlerini kitledikten sonra odağını geri Boss'a vererek başladı Mike:

"Sen onu boşver, benim diyeceklerim kısaca bu, hele şu yerdeki baygın piç yüzünden olmasaydı, seni tanırdım ama seninle alakası olamayacak kadar mal ve ne denir ona?...Orospu çocuğu?"

İkisinin bu bağlantılarına uzak ve alakasız kalan Lieben yere geri oturup bir anlığına daldı;

("Bana piç gibi davranan adam eskileri konuşurken nasılda yumuşadı. Çok saçma. Hem benim sohbetim daha eğlenceli")

Patron ellerini cebine atıp tek ayağına dayanarak hızla arkasına döndü bir anda. Dimdik güneşe bakıyordu

"Haklısın, böylesine bir adamı benden biri olarak tahmin etmemen oldukça normal ama ne yaparsın-"

"Herkesi adam edemiyorum malesef, bu seferkini mazur görün"

More Chapters