Göklerin Hükümdarı ünvanını almamın üzerinden yaklaşık 1 ay geçti. Bu süreçte eather ve mana manipülasyonu, silahsız dövüş sanatları gibi pek çok farklı konuda kendimi eğittim. Aelaria'nın yardımıyla eather sanatlarında oldukça üst düzeye çıktım.
Şimdi ise yolculuk için güçlü ve ihtişamlı bir yaratığa ihtiyacım var mesela imparator sınıfı bir ejderha... Uzun bir yolculuk olacak belki ama elbet ki bulabilirim, yani neden olmasın ki? Aldığım ünvanın hakkını vereceğim elbette.. Rotayı Yıldız Tozu Vadisi öğleden sonra yola çıkarım şimdi yeni bir kılıç yapmam lazım. Kılıcı dert etme Earl. O çok kolay hatta şimdiden hazır. Nasıl yani Aelaria? Aelaria etrafında ki eatheri bir nokta da toplayıp kılıç şeklini verdi. Bu bir eather kılıcı bunu hissedebiliyorum ama neden mor renkte? Çünkü bu normal eather değil, lanetli eather ve ya saf olmayan eather dediğimiz bir başka çeşit güç.. İlginç, seninle yaşamaya başladığımdan beri hergün bir öncekine göre daha şaşırtıcı oluyor. Her neyse dikkatli olsan iyi edersin. Yıldız Tozu Vadisi, Kül Vadisi'ne kıyasla çok daha tehlikelidir. İşin bittiğinde ve ya yolun düşerse Kroju Ormanı'na da uğra. Orada Elemental ejderhaların çok fazla olduğu söyleniyor. Birkaç tane rüzgar elementali getirebilirmisin? Son olarak ormana gittiğinde tedbiri elden bırakma orası ruhların bölgesi, her hükümdarın gücünü sınarlar eğer ki başarısız olursan yüksek ihtimalle ölürsün. Pekala dikkatli olacağım, nasıl olsa o ormana gidecektim. Bilgi için teşekkürler Aelaria.
O halde ben yavaştan yola çıkayım. Malum basit bir tür aramıyorum. Yolun açık olsun Earl. Aelaria sayesinde kılıç işini tahmin ettiğimden çok daha kısa sürede hallettim. Şimdi Yıldız Tozu Vadisi'nde keşif zamanı.. Birkaç saatin ardından vadinin yakınlarında ki Güneş Tahtı Bozkırı'ndan geçerken gözüm bir yere takıldı, büyük bir ejderha yuvasına benziyordu. Merakıma yenik düşüp yavaşça alçaldım. Yanına gelince anladım ki bu bir ejderha yuvadıydı ama basit bir yuva değil muazzam bir büyüklüğe sahipti. Acaba içeride bir imparator sınıfı olabilir mi diyerekten içeri girdim. Biraz ilerledikten sonra geniş büyük bir alana çıktım. Her tarafta altınlar ve mücevherler vardı, karşımda ise imparator sınıfından daha büyük bir ejderha... Neyse ki yaralı bu yüzden beni takmıyor. Yanına kadar gittiğimde hareketlenmeye başladı, şimdi herşey anlaşıldı. Yumurtasını korumaya çalışıyordu. Ona zarar vermeyeceğimi kanıtlamak için silahımı bırakıp ilerlemeye devam ettim.
Ben silahı bırakınca o da sakinleşti ve geri çekildi. Belli ki çok bir zamanı kalmamıştı. Yanına gittim ve havada ki eatheri ona yönlendirdim eğer ki herşey aklımda ki gibi işlerse iyileşebilirdi ve bende onu sözleşme büyüsüyle kendime bağlayabilirdim. Uğraşlarım hep başarısız oluyordu, yeteri kadar eather toplayamıyordum burada ki miktar hep yetersiz kalıyordu. En sonunda pes ettim. Sanki onu takip etmemi istermiş gibi önce başını eğdi sonra arkasını dönüp ağır adımlarla ilerlemeye başladı. Ben de gittim tabi ki de, bir süre ilerledikten sonra büyük gök mavisi bir yumurtanın yanına geldik o kadar büyük ki ortalama bir insan vücudunun yarısından biraz daha uzundu. Yumurtayı daha yakından incelemek için yaklaştım. Tam da bu esnada büyük bir ses duydum, bu ejderhanın sesiydi. Göğsünde ki yara daha da büyümüştü. Ben daha neler olduğunu anlamadan ejderha son nefesini verdi. Mağaranın kuzey kesiminde ufak insan benzeri bir silüet belirdi. Neyse ki korktuğum başıma gelmedi sadece küçük bir insansı ejderhaydı. Elimde silah olmadığını görünce aşağı doğru yavaş yavaş inmeye başladı, ışık yüzüne vurunca fark ettim ki o ufak bir çocuktu. Burada ne işi vardı çok merak ediyordum. Aç görünüyordu yanıma gelince ona yiyeceklerimin bir kısmını verdim. Bir süre daha ona şaşkınlıkla baktım çünkü onun türünün sadece Kül Mirası Adalarında varlığını sürdürdüğünü sanıyordum.
Yemeği bitirdikten sonra konuşmaya başladı. Yemek için teşekkür ederim, açlıktan öleceğimi sanmıştım. Sana birşey sorabilirmiyim? Elbette ki dinliyorum. Sen neden buradasın? Türün Kül Mirası Adaları dışında yaşamayı reddediyor diye biliyordum. Evet aslında öyle ama ben diğerlerinden çok farklıydım. Nasıl yani? Gözlerim... İçine bakan korkudan öyle bir solgunlaşıyordu ki ay gibi bembeyaz oluyordu. Altın sarısı gözler, ne kadar da muhteşem. Keşke türüm de aynı fikirde olsaydı da sürgün edilmeseydim. Adın nedir? Celestria. Tanıştığımıza memnun oldum Celestria benim adım Earl, Göklerin Hükümdarı Earl. Vay canına ünvanın çok havalıymış. Teşekkür ederim. Benimle gelmek istermisin? Ne nereye? Yaşadığım yere.. Dışarıdan bakınca gidecek bir yerin yokmuş gibi görünüyor burada kalmaktansa benimle gelirmisin? Elbette gelirim. O halde hadi ışınlanma kapısını açacağım sen geç ben yumurtayı alıp geliyorum. Emin misin onu tek başına kaldırabilirmisin? Elbette ki kaldırabilirim bundan kolay ne var ki? İyi de nasıl yapacaksın ki? Sadece izle ve gör. Ne olduğu belirsiz bir güç yumurtanın etrafını sardı ve havaya yükseldi. Şimdi sadece itmek kaldı diye ekledim. Bir kaç söz söyleyip ardından havada ki manayı bir araya topladım ve kapı açıldı. Hadi gidelim. Kapıyı istemeden sarayın bahçesine açmışım. Bu konu üzerine daha çok çalışmam lazım.. Vay canına! Burası epey büyükmüş. Sahi sormayı unuttum ama bir insana nasıl hitap etmem lazım bilmiyorum, sana ne demeliyim? İnsanlar samimi olmadıkları kişilere soy isimleriyle hitap ederler. Benim soyadım Hermes bana Hermes diyebilirsin tabi istersen Earl'da diyebilirsin. Sana "Hermes abi" dememin bir sakıncası olmaz değil mi? Elbette ki olmaz. Vay vay vay Earl misafirimiz olduğunu neden söylemedin? Ayrıca bu kadar erken dönmeni beklemiyordum. Uzun hikaye Aelaria ama önce biraz dinlenelim. Tamamdır, hadi içeri geçelim.
