LightReader

Chapter 4 - Chapter 4 - A Silent Bond

Güneş doğu tepelerinin üzerinden yavaşça yükseliyordu. Çiftlik evinin ahşap çatısında kuşlar cıvıldıyor, sakin sabaha karışıyordu. Ancak evin içinde hava alışılmadık derecede gergindi.

Zayn henüz iki yaşındaydı. Küçük ellerinde tahta bir oyuncak atla pencerenin yanında durmuş, dışarı bakıyordu. Mavi gözleri gökyüzünde kaybolmuş gibiydi. Her zamanki gibi sessizdi; sanki kendisi için fazla büyük bir dünyayı çözmeye çalışan biri gibiydi. Yaşıtları için fazla karmaşık duygular, ara sıra yüzünden yansıyor, geçici gölgeler gibi kayboluyordu.

Annesi Elira'nın sesi diğer odadan yankılanıyordu. Gergin, acı dolu ve sabırsızdı. Zayn neler olduğunu tam olarak anlamasa da farklı bir şeyler hissediyordu. Evdeki herkes, özellikle de ablaları Daeron ve Selia, kaygılı bir enerjiyle hareket ediyordu.

Zayn onları dikkatle izliyordu. On yaşındaki Daeron, babalarının yokluğunda yetişkin gibi davranmaya çalışıyordu. Sekiz yaşındaki Selia ise duygusal ama güçlüydü. İkisi de küçük kardeşlerine göz kulak olurken, sessizce anneleri için dua ediyorlardı.

Birdenbire yeni doğmuş bir bebeğin ağlaması duyuldu.

Zayn'in gözleri büyüdü. Daha önce hiç duymadığı bir sesti. Evdeki gerginlik anında dağıldı. Hizmetçiler hafifçe iç çektiler. Selia gülümseyerek gözyaşlarını sildi. Daeron, annelerinin odasına sessizce baktı.

Ancak Zayn'in tepkisi herkesi şaşırttı.

Başını eğdi... sonra hafifçe gülümsedi. Gözleri parladı. Gülümsüyordu.

Herkes olduğu yerde donakaldı. Elira'nın yardımcısı bile inanmazlıkla arkasına döndü.

"Zayn... Zayn az önce gülümsedi mi?" diye sordu Selia şaşkınlıkla.

"İlk defa..." diye fısıldadı Daeron. "Zayn ilk defa gülümsedi."

Yeni doğan bebek ağlamaya devam ederken, Zayn oyuncak atını yavaşça yere bıraktı. Yavaşça annesinin odasının kapısına doğru yürüdü. Kapı hafifçe aralıktı ve içeriden yumuşak bir ses geliyordu.

"Korkularıma elveda... Hoş geldin küçük mucizem," diye fısıldadı Elira.

Zayn, annesinin kollarında minik, kızıl saçlı bir bebek gördü. Annesinin varlığını hisseden bebek ona doğru döndü. Bir anlığına mavi gözleri parladı.

Zayn'in içinde derin bir şeyler kıpırdandı.

Göğsünü bir sıcaklık kapladı. Bunun ne anlama geldiğini anlayamasa da, karşısındaki minik varlıkla arasında güçlü bir bağ oluşmuş gibiydi. İki yaşında bir çocuk için bu duyguların net bir açıklaması yoktu. Ama içinde bir yerlerde bunu hissediyordu: koruma, şefkat... ve açıklanamaz bir aşinalık.

Bebek aniden ağlamayı kesti. Elira, bebeğinin gözlerinin Zayn'e dikildiğini fark etti. Nazikçe gülümseyerek şöyle dedi:

"Zayn... bu senin küçük kız kardeşin. Adı... Lyra."

Zayn ismi duyunca tekrar gülümsedi.

Kimse nedenini anlamamıştı. Ama o anlamıştı. Bilinçli olmasa da, içten içe bu bebeğin hayatında yeri doldurulamaz bir yer tutacağını biliyordu.

Her gece onu rahatsız eden korkunç savaş rüyaları - kılıçların çarpışması, alevlerin yükselmesi, boğuk çığlıklar - bu gece yok olmuştu.

Bu gece sadece sessizlik vardı.

Ve o sessizlikte... Lyra'nın mavi gözleri.

More Chapters