Optimus gözlerini açtığında, göğsündeki yaranın acısı yoktu. Ama bu rahatlama değildi — acının yokluğu, onun yerini daha derin bir soğukluğa bırakmıştı. Etrafında, göğe uzanan dev metal duvarlar birbirine sonsuz koridorlarla bağlanmıştı. Tavan yoktu, sadece siyah bir boşluk; zeminde ise soğuk yansımalar.
Her koridorun başında bir kapı vardı. Kapıların bazıları parlıyordu, bazılarıysa simsiyah, üzerlerinde çatlaklar ve pas izleri. En yakındaki kapıya dokunduğunda, parmaklarının ucundan soğuk bir titreşim geçti.
Birden, düşmanın sesi yankılandı:
"Her kapı, bir zayıflığını saklıyor. Hangisini açarsan, bana daha da yaklaşacaksın."
---
Dış Cephe – Gerçek Dünya
Bu sırada, Optimus'un bedeni savaş alanında ayakta duruyor, ama gözleri boşluğa bakıyordu. Arcee, kılıcını düşman saldırılarına karşı savururken bağırdı:
— "Prime, uyan! Duyabiliyor musun?"
Yanında Bumblebee, gelen darbeleri savuşturuyor ama tereddütle ona bakıyordu. Prime'ın hareketleri yavaşlamış, her hamlesi milisaniyeler gecikiyordu.
Ratchet, telsizden uyardı:
— "Onun Spark'ına bir şey bağlanmış. Bu sadece fiziksel bir yara değil… zihnine sızmışlar."
---
Zihinsel Labirent
Optimus yürümeye başladı. İlk kapının ardında, Cybertron'un altın çağını gördü. Şehirler ışıl ışıl, barış içinde… ama dikkatle bakınca fark etti: gökyüzü karanlık lekelerle doluydu, tıpkı pas gibi yayılan karanlık. O an anladı ki bu görüntü, düşmanın ona tuzak olarak sunduğu bir sahte anıydı.
İkinci kapı açıldığında, Megatron'un yüzüyle karşılaştı. Ama bu Megatron, geçmişteki düşmanı değildi — onun kendi korkularından yaratılmış, daha vahşi, daha acımasız bir versiyonuydu.
"Bu savaşı asla kazanamayacaksın, Prime," dedi gölgesinden yapılmış bir sesle. "Çünkü ben, senin içinde yaşıyorum."
---
Dış Cephe – Tehlike Yaklaşıyor
Bumblebee, Optimus'un önüne atıldı, gelen bir mermi yağmurunu gövdesiyle engelledi. Arcee bağırdı:
— "Onu buradan çıkarmalıyız yoksa…"
Ama tam o sırada, Optimus'un göğsündeki yara kızıl bir ışık saçmaya başladı. Işık öylesine yoğundu ki, etrafındaki düşmanlar bile geri çekildi. Bu, içerideki zihinsel savaşın dışarıya taşmak üzere olduğunun işaretiydi.
---
Zihinsel Labirentin Merkezi
Optimus en sonunda merkezdeki dev kapıya ulaştı. Bu kapı, diğerlerinden çok daha farklıydı — üzeri zincirlerle kaplıydı ve her zincir, onun anılarından yapılmıştı: ilk savaş, ilk kayıp, ilk ihaneti.
Düşmanın sesi daha netti:
"Bu kapı açılırsa… sen ve ben, aynı olacağız."
Optimus derin bir nefes aldı. Zincirlerden birini eline aldı; her dokunuşunda anılarının sıcaklığı eline yayıldı. Ama o sıcaklık bir anda buz kesildi.
Tam zinciri kıracakken, kapının aralığından bir ışık sızdı — ışığın içinde, ölmüş dostlarının yüzleri ona bakıyordu. Hepsi sessizce fısıldıyordu:
"Bırak gitsin…"
---
Optimus'un elleri titriyordu.
Kapıyı kapatmak mı? Yoksa açıp düşmanı sonsuza dek kendi içinde mühürlemek mi?
Karar anı gelmişti. Ve bu karar, sadece zihinsel savaşın değil, tüm galaksinin kaderini belirleyecekti.
---