Hazal'ın Anlatımı
Gecenin sessizliği bana huzur vermek yerine boğazımı sıkıyordu. Yanımdaki adam… Boran. Onun nefesi bile içimdeki fırtınayı yatıştırmaya yetiyordu, ama bu sefer farklıydı. Kalbimdeki korku, sevgimin önüne geçmeye çalışıyordu.
Ona bakıyordum. Sert yüz hatlarının ardında gizlediği o yaralı çocuğu görebiliyordum. Beni yanında tutmaya çalışıyordu, ama biliyordum… Boran'ın hayatına girmek, karanlığın göbeğine adım atmaktı.
"Hazal…" diye fısıldadı. Sesindeki titreme bana yabancıydı. O güçlü, acımasız Boran gitmişti; karşımda bana sarılmaya muhtaç bir adam vardı.
"Buradayım," dedim. Elini tuttum. O an gözlerindeki karanlık biraz olsun dağıldı.
Ama içimden geçen başka bir şey vardı: Ya onu kaybedersem?
Boran'ın dünyası kan, barut ve ihanetle çevriliydi. Herkes ondan nefret ediyordu, herkes onun canını almak için fırsat kolluyordu. Ve ben… onun yanında kalarak hedef tahtasına dönmüştüm.
Kapıdan bir ses geldiğinde irkildim. Boran anında doğruldu, silahına uzandı. O sert bakış, saniyeler içinde geri dönmüştü.
"Kim o?" diye gürledi.
Kapı aralandı, içeriden Boran'ın sağ kolu girdi. Yüzü bembeyazdı. "Abi… haber kötü. Onlar geri döndü."
Boran'ın gözleri öfkeyle parladı. "Kim?"
Adam yutkundu. "Selçuk…"
O ismi duyduğum anda içime buz gibi bir ürperti indi. Selçuk, Boran'ın en büyük düşmanlarından biriydi. Ve şimdi, onun adını duymak bile midemi kasıyordu.
Boran silahını masaya koydu, çenesini sıktı. "Benim kabuslarım geri dönüyor demek ki…" dedi.
O an anladım ki, bu gece sadece bir başlangıçtı.
Boran bana döndü, gözlerindeki karanlık sanki daha da büyümüştü. "Hazal… ne olursa olsun, yanımdan ayrılmayacaksın. Anladın mı?"
Yutkundum. "Peki ya sana bir şey olursa?"
Gülümsedi. Ama o gülümsemede acı vardı. "Benim için korkma. Ben çoktan cehennemle anlaşma yaptım. Ama sen… sen benim tek kurtuluşumsun."
Ve o an, kalbimde bir yemin ettim: Ne olursa olsun, onun yanında kalacağım. Onunla birlikte karanlığa yürüyecek olsam bile…
Ama içimden geçen o fısıltıyı susturamadım:
Bu gece, hayatımızı sonsuza kadar değiştirecek.