LightReader

Chapter 53 - KAN KOKUSUNUN GÖLGESİ

Boran'ın Anlatımı

Silahı elime aldığımda, kalbimdeki sessizlik kırıldı. Selçuk'un adı, yıllardır kapanmayan bir yarayı yeniden kanatmıştı. O adam, benim geçmişim… benim lanetim. Onun geri dönüşü, sadece savaş demekti.

Hazal'a baktım. Gözlerindeki korkuyu saklamaya çalışıyordu ama ben gördüm. Onun kalbini okuyacak kadar tanıyordum. Ve o korkunun nedeni ben değil, benim dünyamdı.

"Yanımda kalacaksın," dedim. Sert bir emirdi, ama içimden geçen sadece yalvarıştı: Beni bırakma.

Adamlarım dışarıda hazır bekliyordu. Kapının önünden uğultular, fısıldaşmalar geliyordu. Herkes biliyordu: Bu gece kan dökülecek.

Ben ise sadece tek bir şey düşünüyordum: Hazal'ı nasıl hayatta tutacağım?

Silahın namlusunu kontrol ettim, mermileri doldurdum. Ellerim yılların alışkanlığıyla titremiyordu, ama kalbim… kalbim deli gibi atıyordu. Çünkü bu kez sadece kendi hayatım için değil, onun için savaşıyordum.

Hazal yanıma geldi, elini koluma koydu. "Boran… Gitme."

O an gözlerimi kapattım. Onun o sesi, kalbimin en zayıf yerini söküp alıyordu. Yavaşça gözlerini tuttum. "Gitmek zorundayım. Eğer ben gitmezsem, onlar gelir. Ve seni alırlar."

"Benim için korkma," dedi. Ama sesindeki titreme bana ihanet ediyordu.

Başını eğip alnına dudaklarımı bıraktım. Fısıldadım:

"Senin için korktuğum kadar hiçbir şeyden korkmadım. Bu yüzden… ben ölecek olsam bile, seni yaşatacağım."

Kapıyı sertçe açtım, dışarı çıktım. Adamlarım hazırdı. Gözlerimdeki ateşi görüp geri adım atmadılar. Çünkü biliyorlardı: Boran sahaya indiğinde, kan akacaktı.

Arabaların motoru çalıştı. Geceyi barut kokusu sarmak üzereydi.

Kendi kendime söz verdim:

"Selçuk… Bu sefer ya sen öleceksin, ya ben. Ama Hazal'a dokunamayacaksın."

Ve direksiyonun önüne geçtiğimde, gecenin karanlığı bana sadece bir şey fısıldadı:

Kanla yazılmış bir hesaplaşma başlıyor.

More Chapters