Pars'tan.....
Telaşla muftağa girdiğimde ne yapıcagımı düşündüm. "Neyi aklımdaki? Çay çay koycaktım." diye kendi kendime söylenerek tezğahın üstünde duran demliğe su alıp ocağa koydum.
Şu kıskançlığını açıkla dese vercek cevabım yok ama onun başka biriyle olma düşüncesi bile öfkelenmeme yetiyordu. Kaybetmekten, incitmekten o kadar korkuyordum ki onu üzeceğimi göremeyecek kadar da kördüm.
Kapının çalmasıyla içeri girdigimde annemler gelmişti. "Hoş geldiniz."
"Hoş bulduk oğlum. Gamze seni yine mutfağa mı soktu?" diye Melda teyze gülümseyerek sorarken annem bana bakarak gülümsemişti.
"Yok ya bi çay içelim demiştik." dedim ellerimi cebime koydum.
"Güzel olur, bizde Gamze'nin tatlılarıdan almıştık yeriz." dedi annem. O an Gamze bakışlarını hepimizin yüzerinde tek tek geçirirken bende durdu ve ' Bilmiyorum ' dercesine başımı salladım.
"Ne söyleyecekseniz, söyleyin uzamasın isteseniz." dedi sabırsızca.
Huylarını nasılda biliyor, anlaşılan durum ciddi bugün ikisede mesleklerini konuşturacak gibi duruyor. Annem avukat, Melda teyze doktor ve gerektiğinde sakinliklerini korumayı iyi bilir.
"İstanbul'a taşınıyoruz." dedi bi çırpıda.
"Nee!!" diye ikimizde bağırken annemle melda teyze sesimize tepki bile vermemişti.
"Anne ne taşınmasından söz ediyosun." diye afallamış halde sorarken Melda teyze hâlâ sakindi.
"Bu konu tartışmaya kapalı, taşınıyoruz." dedi itiraz kabul etmeyerek susturmak için elini havaya kaldırdı.
"Melda teyze-..." diyerek araya giricektim beni de annem susturdu.
"Pars, bu mesele seni aşar oğlum. Karışma." dedi annem.
"Nasıl aşıyor ya biz her saat beraberiz." dedim sakin kalmaya çalışsamda öfkem sesime yansımıştı.
"Bu taşınma işine babam ne diyor? Hem neden hâla gelmedi?." diye sorarken son umut Doğan amcaydı.
"Baban bir süre yurt dışında olucak. Ben İstanbula gidip evi ve okul kayıt işleri halledicem. Zaten bir hafta sonra okullar tatil o süre zarfında Ayça teyzenlerde kalırsın." dedi Melda teyze planı çoktan yapmış ve bizden de uymamızı istiyordu.
"Taşınmak istemiyorum." dedi Gamze gözleri dolduğunda bakışlarını kaçırdı.
"İstiyor musun diye sormadım kızım. Taşınıyoruz dedim." diyip herşeye rağmen karanın net şekilde göstermeye devam etti.
"Ya madem İstanbul'a tekrar taşınıcaktık. Neden beni buraya alışmam için zorladınız?" dedi sesindeki isyana Melda teyze tepki vermeyince hızlı adımlarla odasına çıktı. Ne kadar üzüldüğünü hissederken bugün olanlardan sonra bu ikici darbe olmuştu.
"Pars, Gamze'yle konuşup buna biraz daha sıcak bakmasını sağlar mısın?" dedi Melda teyze bana bakıp sorarken bakışlarımı anneme çevirdim.
"Tabi ikna ederim. Sonuçta bizde taşınıcaz." dediğimde annem kaşlarını şaşkınlıkla kaldırdı.
"Elimdeki davaları bitirmem bir ayımı alır ve seni de Melda teyzenle yolluyamam." dedi annem. Nasılda biliyor Melda teyzemde kalırım dicegimi ya ama baskıya devam.
"Anne kız nasıl üzüldü görmüyor musun?" dedim sakin kalmaya çalışsamda öfkem sesime yansımıştı.
"Tamam, bir şeyler düşüncem." dedi annem.
"Oğlum durumlar biraz karışık. Hadi sen Gamze'nin yanında ol." dedi Melda teyze sesindeki tuhaflığı fark ettiğimde hiç bir şey sormadım ve sorsamda söylemeyecekleri belliydi. Gamze'nin odasının önüne geldiğimde kapıyı çalıp yavaşça açarken başımı uzattım. Kucağında yastık yatağının öylece oturuyordu. Her zaman ne yapıcagımı bilmezken kucağında yastıkla boğuşurdu.
"Güzelim yastığı boğmasan mı?." dedim gülümseye çalışıp yanına oturdum. "Hem İstanbul'da güzel şehir." dedim yumuşatmaya çalışmak isterken kaşlarını çattı.
"Sen git o zaman meraklıysan!." diye hafiften çıkıştı.
"Olurrr..." dediğimde bakışları hemen değişirken şaşkınlıktan bir kaç saniye tepki vermedi.
"Şakanın sırası değil Pars." dedi başını eğip elindeki yastığın püsküllüyle uğraşmaya başlarken yüzüne düşen saçlarını geriye attığımda bakışlarını bana çevirdi.
"Gerçekten gelicem. Seni yalnız bırakır mıyım?" dedim gözlerinin içine baktığımda gülümseyip boynuma sarıldı. Kokusu beni esir alırken ondan uzak kalma düşüncesi bile nefesimi kesmeye yetiyordu ve şimdi günlerce uzak kalıcaktım. Bunu söylemeyi unuttum.
"Bir ay sonra." diye mırıldanarak söylerken yavaşça uzaklaşsada hâlâ kolarını boynuma dolmış gözlerime bakıyordu. Nefesi dudaklarıma çaptığı an bakışlarım dudaklarına kaydığında Gamze kendini hızla çekti.
Aptal sapık gibi kızın dudaklarına bakarsan uzaklaşır tabi...
"İstanbula gelirim diyince.... "
"Gelicem yani annem bazı davalarını halletsin gelicez." dedim az önce ki yakınlığımdan gözlerime bakmasada usulca başını salladı. Bir süre sustuktan sonra sesizliği telefonum çalışı bozarken cebimden çıkardım. Arayan Ufuk'tu ve Gamze'de kimin aradığını görmüştü.
"Sonra ararım." dedim meşgule atacakken Gamze elimi tuttup engel oldu.
"Aç. Hatta hoparlöre ver bende duycam."
"Ben sonra ararım." diye ısrar etmeye devam ettim.
"Ya aç!" diye Gamze'nin sert tepkisi üzerine hemen açıp hoparlöre verdim.
- 'Efemdim Ufuk.'
-- 'Geçti mi sinirin?.'
-'Yok sinir filan. Gayet iyiyim.'
--'Salaksın boşa üzüyorsun kızı. Zaten Gizem mevzusu-....'
-'Sus lan hoparlöredesin.'
"Ne mevzusu." diye daha fazla sessiz kamayıp sordu Gamze.
--'Gamze!!.'
"Efendim" dedi sakince ama ben çoktan kızmıştım.
--'İyimisin canım?'
-'İyiyiz iyiyiz kapat. Yarın okulda konuşuruz.'
Ufuk ortalığı iyice karıştırmadan telefonu kapattım. Konu bir şekilde açıldığına göre direk ansatsam mı? Bir de bu konu olursa çok üzülür. Hoca müzik yarışmasına Gizem'i seçmiş benimde katılmamı istiyor, nasıl söyleyecektim?
"Gizem mevzusu sonra anlatırsın, hadi kalk çok açıktım." diyip kolundan çetirmesiyle yataktan kalkarken şimdilik açıklama yapmayacağım için rahatlamıştım. Aşagıya indigimizde ben içeri çekip otururken Gamze annesine seslenerek mutfakğa gitmişti.
"Anne çok açıktım, yemekte ne var?"
"Konuşmuşsun sesi iyi geliyor." dedi annem önümdeki bilgisayarla uğraşıyordu.
"Bende gelicem dedim ondandır." dedim üstüne basa basa uyararak söyledim.
"Oğlum biz ne konuştuk?." diyip elindeki işi bırakıp bana baktığında yanına oturdum.
"Merak etme anne söylediğinin dışına çıkmadım ama Gamze'den ne saklıyorsanız öğrendiğinde yanında olmak istiyorum." dedim fılsıldıyarak konuştuğumda annem durumun ciddiyetleştini anladığımı fark etmişti.
"Tamam oğlum." dedi gözlerini kaçırarak.
Anlaşılan durum gerçekten çok ciddiydi ve Gamze'den önce öğrenip onu bu habere hazırlamam gerekti.
Muftağa girip Gamze'ye sofra kurarken yardım ederken az önceki gerginliği biraz azaltmaya çalıştım. Masadaki tek ses çatal çakaşık sesi olurken yemeğimizi yedik. Annem melda teyze sofrayı topladıktan sonra vedalaşarak ayrıldık.
Yolda ne kadar sorsamda annem hiç bir sey anlatmamıştı tek söylediği 'öğrendiğinde Gamze'nin yanında olamalıymışım.' İstanbul'a gittiğinde sık sık aramaktan baska çağre yoktu. Odama gidip üstümü değiştirip yatağa uzandım.
☆★
Gamze'den.....
Bizimkileri bekmeden merdivenleri hızlı hızlı inerken Ayaz'ı görmemle duraksadım.
"Ayaz! Bunu bizimkiler mi yaptı?" diye şaşkınlıkla sorduğumda ters ters baktı.
"Bildigin halde niye suruyorsun?" diye tersliyerek kızarken Ufuk'un sesini duymamızla Ayaz bir kaç basamak çıkıp aramıza mesafe açtı.
"Bi sorun mu var."
"Özür dilerim." diyip Ayaz merdivenleri çıkmaya devam edip giderken Ufuk kaşlarını çatarak bakmayı sürdürdü.
"Sen gelsene bi' dakika yanıma." dediğimde Ufuk merdivenleri inip yanıma ulaştığında koluna tüm gücümle vurdum.
"Kızım ne yapıyorsun?" dedi koluna vurmam etki etmediğinde bir kez daha vururken elimin acısıyla yüzümü buruşturdum. "Kızım vurma söyle elin acıyor ya." diyip elimi tutup ovuşturarak acıyı azalmaya çalışıyordu.
"Ufuk" dedim dişlerimi sıkarak inatla 'kızım' demeye devam ediyordu.
"Anladım kı... Gamze'm." dedi elimi ovmaya devam ederken.
"Seni şimdi döverdim ama çok açıktım." diyip koluna girdiğimde merdivenleri inip kantine doğru yürümeye başladık.
"Tabii canım tabi. Yürü kantin sınırlı maalesef. Hamburger, tost, sandviç, patso yiyebilirsin." diye kantinde olanları saydığında canım hiç birini yemek istemiyordu. Pizza..
"Pizza yiyelim." dediğimde kantine girmiştik.
"Pizza saydım mı ki?" dedi gülerek cevap verdiğinde oturucak yer arıyorduk ama kantin bugün fazlasıyla kalabalıktı.
"Benim canım pizza yemek istiyor hem kantin çok kalabalık." dedim kolundan çekiştirerek kantinden çıkarmayı denedim ama buna pek gücüm yetmedi.
"Pars olmadan mı çıkalım?" diye sordu.
"Sahi ya o nerde?" diyip duraksadıgım da kolunu çekiştirmeyi bırakmıştım. Soruma cevap vermesi için bakışlarımı Ufuk'a diktim. "Ufuk cevap vercekmisin.? dedim sabırsızca.
"Arayalım" dedi telefonu çıkarıp bir süre sonra kulağına tutup açmasını bekledi. "Meşgulle attı sen ara." dedi telefonu cebine koydu.
"Arayamam. Sen aradığında açmamış ben aradıgım da niye açsın?" dedim kantin ğirişinde beklediimiz için kenara geçip duvara yaşlandım.
"Offf..... Hâlâ dünün tiribini mi atıyorsun?" diyip cebine koydugu telefonu tekrar çıkarıp aradı. "Açmıyor yaa!" diye kızıp söylenince telefonumu çıkarıp ben aradığımda ilk çalmada açtı.
-Nerdesin.' diye sorup Ufuk'a baktığımda imâlı şırıtışını gördüm.
-Çabuk ol. Kantinin girişinde bekliyoruz ve ben çok açıktım.' diyip kapatığımda Ufuk hâlâ sırıtıyordu.
"Sil şu gülüşünü." diye uyardım.
"Haklısın kızmam lazım. Eşşek herif benim telefonumu açmadı." diye söylenince bende ona güldüm. Koridordan Pars'ın koşarak geldiğini görünce bakışlarımla işaret ettim. "Lan arıyorum niye açmıyorsun" diye hafiften bağırırak kızıyordu.
"Açtım ya." dediğinde yanıma gelip kolunun altına çekip sarıldı.
"Tamam sonra atışırsınız ben çok açıktım. Pizza istiyorum."
"Çocuk gibi pizza istiyorum diye tutturdun. Gidelim hadi." diye söylendiğinde ona dilimi çıkardım.
Sınıftan çantalarımızı aldığımızda son sınıf olmanın verdiği rahatlıkla okuldan çıkarken en yakın pizzacaya girip şiparişlerimizi verdik.
"Pizza, pizza dedin geldik küçük hanım." dedi Ufuk.
"Bir hafta daha katlan bana kurtuluyosun." dedim taşıma gerçeğiyle yüzleşerek.
"Niye yoksa tatilde görüşemicek miyiz?" diye gülümseyerek sordu.
"Ufuk'a söylemedin mi?" diyip Pars'a baktığımda kaşlarını kaldırıp başını iki yana salladı.
"Bakışmayı bırakıp konuşcak mısınız" dedi Ufuk. Pars gözlerini benden çekmeden Ufuk'a cevap verdi.
"Gamze İstanbul'a tanşıyor." dedi güçlükle.
Masada bir süre sessizlik olduktuktan sonra Ufuk, Pars'ın söylediğini sonunda algılıya bilmişti.
"Niye neden taşınıyorsun!?" dedi şaşkınlıktan ayarlayamadığı sesi yüksek çıkmıştı.
"Sebep yok, Bizimkiler istiyor hem Pars'ın da gelme ihtimalide var." diyince Ufuk kaşlarını çatıp bir bana bir Pars'a baktı.
"Yalnız ben bu planın neresindeyim?" diye sordu sinirle.
"Ne planı oğlum ya? Gamze yanlız mı kalsın?" diye sinirle çıkıştı Pars.
"Banane bende gelicem." dedi Ufuk çocuk gibi omuz silkelen, az önce bana çocuk diyene birde şimdi bak.
Bi' dakika bi' dakika Ufuk bende mi gelicem dedi.
"Nereye?" dedim şakınca.
Biz konuşurken pizzalarımız geldiğinde Ufuk büyük bir ısırık alıp yemeğe başladı. Ben hâlâ sordugum sorunun cevabını bekliyordum.
"Annemgili ikna edebilirsem İstanbul'a" dedi sanki basit bir şeyden bahsediyormuş gibi,
"İkna için bende yardım ederim." dedi elini omuzuna koyduğunda birbirlerine tekrar destek oluşları beni mutlu etmişti.
"Bu güzel haberin üstüne pizza gider." dedim bir dilim pizzayı havaya kaldırdığımda onlarla pizza alıp kadırdı.
"Senin için." dedi ikisi aynı anda.
Pizzalarımızı yiyip karnımı doyurunca artık ikisiyle laf dalaşı yapabilirdim. Öncelik Ayaz mevzusu ikinci de Gizem'di.
"Evettt gel gelelim-....."
"Fasülyenin faydalarına." demesiyle Ufuk'a gözlerimi devirdim.
"Yok canım. Ayaz'ı dövmenize." diyip bakışlarımı Pars'a çevirdim."Pardon dövmene." diyip ona kaşlarımı çattım.
"O mevzu kapanmadı güzelim." dedi Pars net sekilde konuştuğunda kollarımı göğüsümde birleştirdim.
"Öylemiii.... Gizem konusuna geçelim o zaman." diyip meydan okudum.
"Sen bu kanularla bizi hırpalamdan önce kahve alalım da yumuşa biraz." dedi Ufuk masadan bizi zorla kaldırdı. Bizimkiler hesabı öderken benim payıma beklemek düşmüştü. Hava soğuk olmasına rağmen rüzgar öyle güzel esiyordu ki caddede yürümek hoşuma gitmişti. İlk gördümüz kafeye girdiğimizde kahveleri sipariş verip beklemeye başladık.
"Gamze soğuk dersen, burda içelim." diyip masa göstermişti Ufuk.
"Yoo... Hava çok güzel." dedim esen rüzğara rağmen bana göre güzeldi.
"Anlaşıldı kahveler büyük boy olsun biraz yürücez." dedi Pars gülümseyrek.
Kahveleri alıp caddede yürümeye devam ediyorduk. Kahvedemden büyük bi yudum içtim "Hım hım... Böyle havada kahveyi çok seviyorum."
"Biliyoruz." dedi ikisi aynı anda gülümseyerek.
"Kahveyle unuttucagımı düşünmeyin. Şu son kavgayı duysalar ne Ayça teyze ne de Beril teyze İstanbul'a gelmenize izin mi verir." dediğimde ikisinede parmağımı salayarak uyardım.
"Yanlız Ayaz'ı ilk biz dövmedik." dedi Ufuk, Pars'la birbirine göz kırpmışlardı.
Hem bizimkilere laf yetiştirip hem kahvemi içmeye devam ederken, "Madem siz dövücektiniz, niye dövüşmeyi bana öğrettiniz?" dedim öfkemi yatıştırmak için kahvemden bir yudum aldım.
"Tamam canım. Sen İstanbul'da biz gelene kadar kavga etme, biz de okul bitene kadar-...."
"Tamam kabul" dedim bi çırpıda.
"Ben kabul etmiyorum." dedi Pars ellerini itiraz ederek sallamaya başladı.
"Söz ağızdan çıktı bir kere canım benim." dedim havaya kaldıgı ellerini indirdim.
"Ufuk bu nasıl anlaşma, şimdi aşılan olsa kavga etmez." diyip koluna vurcaktı ki ben elini havada tutum.
"Abartma Gamze'm onu yapmaz." dedi Ufuk biten kahvelerimizin çöpünü toplayıp yol üzerindeki çöp kutusuna atmıştı.
"Evet yapmam. Şimdi şu Gizem meselesi ney?" diye Pars'a bakarak sordum.
"Şey...?" diyip sustuğunda o bi kaç saniyede aklımdan tek geçen Gizem'le sevgili olmuştu da söylemeye mi zorlanıyordu.
Ama benimle İstanbul'a gelmeyi planlıyordu...
"Bu sene müzik yarışmasına Gizem'le Pars katılcak." dedi Ufuk ben söylediğini anlamaya çalışırken onlar sessiz tepkime şasırmışlardı.
"Seninle o kadar çalıştık. Ya senle ya hiç, katılmayız olur biter." dedi Pars, Ufuk'a ters ters baktıktan sonra bakışları beni buldu.
"Tamam sen nasıl istersen öyle olsun." dedim sakince Pars tepkime şasırıp ateşime bakarken elini çektim. "Ateşim yok, biraz üşüdüm."
"Üşürsün tabi deminden beri yürüyoruz." diyip Ufuk üstündeki motunu çıkarıyordu "Giy şu-...."
"Çıkarma giymicem. Artık eve gidelim." dedim onları arkamda bırakıp önden yürümeye başladım.
"Bekle, bi' taksiye binelim." diye Pars arkamdan seslenerek yanıma geldi.
Biraz yürüdükten sonra taksiye bindik. Başımı cama yaşlayıp dışarı izlemeye başladım. Ufuk aklımdakini söylememişti ama yarışmaya katılmalarına kızsam ne fark ederdi, katılmıcakmıydı. Omuzuma dokunulğunda düşüncelerimi bir kenara bıraktım.
"Geldik" dedi Pars taksi durmuş inmemi bekliyordu. Taksiden indigimizde kendi evime değil Pars'ın evinin önüne gelmiştik.
"Eee... Beni niye bırakmadınız?"
"Hadi daha fazla üşüme eve girelim." dedi Pars, kolumdan tutup hafiften çektiğinde içeri girmek istemedim.
"Ben eve gitsem, çok yorgunum." dedim ikisinede bakarak
"Gamze girelim artıkç bende üşüdüm." diyip Ufuk aynı şekilde kolumdan çekiştirince itiraz etme şansım yoktu. Bahçe kapısından girip Pars'ın kapıyı açmasıyla eve girdiğimizde çantamı bırakıp hırkamı askıya astım. Oturma odasına geçtimizde evin sıcaklığı içimi ısınırken koltuktaki yastığa başımı koyup rahatlamaya çalıştım.
☆
Gözlerimi ovuşturarak açtığımda nerde uyudugumu hatırlamaya çalışyordum. En son Pars'ın evine gelmiştik.
"Günaydın." diye Pars'ın sesine başımı çevirirken o karşımda oturuyordu.
"Saat kaç." diye sordum geçen sefer gece sandığım için bu sefer aynı hatayı yapmak istemiyordum
"Telaşlanma annene haber verdim. Saate bir buçuk."
"Ya niye uyandırmadın ki?" dedim yattıgım yerden kalkıp toparlamaya çalıştım.
"Yemek yemek ister misin? Eger içersen çay ya da kahve yapabilirim." diyip muftağa gidicekken itiraz etmekle gelip yanına oturdu. "Senin neyin var?" diye sorduğunda bakışlarımı kaçırırken çenemden tutup ona bakmamı sağladı. Hiç bir şey söylemeden kollarımı beline dolayıp başımı göğsüne koydum.
"Biraz böyle durabilir miyim?" diye sorduğumda Pars saçlarımı oksadı.
"İstediğin kadar durabilirsin. Senin böyle sessiz hallerine alışık degilim, telaşlanıyorum." dedi saçlarımı hâlâ okşarken.
"Telaşlanma iyiyim. Böyle sesizce kalalım." dedim ona daha sıkı sarılırken Pars'ın kokunu sanki içime depolar gibi nefes alıyordum.
Ben İstanbul'dan Ankara'ya taşınırken bir arkadaşımı taşınma yüzden kaybettim şimdi ise tekrar İstanbul'a taşınırken iki arkaşamı birden kaybetmek istemiyordum. Bu korku bile içimin daralmasına sebep oluyordu ama Pars'ın kollarında bu korkumu biraz olsun unutuyordum.
☆
Telefonun alarmı çalmadan gözlerimi açtıgımda nerde olduğumu algılamaya çalışıyorum. Gece Pars'a sarılmıştım, anlaşılan uyunca odasına getirmiş. Yataktan kalkıp oda da gezinirken bu oda Pars'a mı ait? Biz üçümüze mi? Belli değildi, her yer üçümüzün resmiyle dolu ve hepimizin odası buna benzerdi. Bilgisayarın yanında duran ilk tatil fotoğrafımızı alıp baktığımda o günü hatırlıyorum da bu tatil için ailelerimizi zar zor ikna etmiştik. Hep beraber aynı yere tatile gittiğimizde üçümüz ailelerimizden gizli sahil kenarına gitmiş, bu fotoğraftan sonra Hakan'ın verdiği koyleyi kaybetmiştim. Onu ararken otele geç kalmış ve bizimkiler polise haber vermişti. Yine kolyeme üzülüp tatilin adını çıkarmıyorum diye bizimkiler biriktirdiği tüm haçlıklarıyla bana 'su persi' bir kolye almışlardı. Tüm bu yaramazlıkları yaparken daha ortaokula gidiyorduk. Benim yüzümden bunun gibi bir çok sorun yaşamıştık ve aslında tüm bu fotoğraflarda bi olayımız vardı.
"Uyanmışsın." diyip Pars sesine sıçramamla fotoğraf elimden düştü.
"Özür dilerim, bilerek olmadı." diyip telaşla kıralan çerveveyi toplamak için eğildim.
"Gamze dur! Ne yapıyorsun?" diyip toplamama izin vermedi.
"Bilerek olmadı." dedim kendimi savunurcasına konuştuğumda Pars elimden tutup kırık parçalardan uzaklaştırdı.
"Sorun değil. Ben toplarım." dedi büyük cam parçalarını toplamaya başladığında odadan çıktıp içeri girdim.
Daha fazla sorun çıkarmamak adına gitmek için çantamı alırken, "Nereye?" dedi Pars.
"Eve gidiyorum. Okula gitmediğime göre toplamamam gereken eşyalar var." dedim ve kapıyı açtığım an Pars gelip geri örttü.
"Birazdan Ufuk gelir. Hep beraber kahvaltı yaparız." diyip önüme geçti.
"Bensiz yapın. İlaçlarım evde gitsem iyi olur." diyip kapı çalınca açmaya yettendiğimde Pars sert şekilde örttü.
'Açsanıza kapıyı' diye Ufuk bağırdı dışarıdan.
"Ufuk dışarıda kaldı aç." dedim kapının önünde durmuş inatlaşıyorduk.
"İlaçların burda da var, gitmene gerek yok." dedi içeri geçmemi işaret ederken pes edip çantamı bıraktım.
"Tamam gitmiyorum. Ufuk üşüdü kapıyı aç." dediğimde Pars kapıyı açıp Ufuk içeri girince bize söylenmeye başlayarak üstünü çıkarıyordu.
"Ne oluyor sabah sabah size." dedi
"Hiiçç" dedim Pars'a bakarak, belki bir açıklama yapar diye bekledim ama susup içeri gitti. İlaçımı dolaptan alıp kullandıktan sonra yerine bıraktım. Pars'a Ufuk'la sofyayı kurmuş beni bekliyorlardı. Sofradaki sessizliği kimse bozmadan kahvaltımızı yapıyorduk. Bu günlerin tadını mı çıkarmam lazım. Ne Pars'ı ne de Ufuk'u üzmek istemiyordum. Düzenleri bozulmasın diye gelmeyin desem kızarlarmıydı. İçimde kendimle savaş verirken bu taşınma işinin nereden çıktığını düşünmdden duramıyordum.
"Gamze'm yesene?" dedi Ufuk tabağından atıştırırken.
"Uykum var hâlâ ya." dedim aklıma sessizliğimi anlatıcak başka kelime gelmiyordu.
"Uykun var. Eve gidip eşya toplamaktan söz ediyordun." dedi Pars bana lafımı hatırlatarak imâda bulunuyordu.
"Yorgun gibiyim tembellik yapıcam." dedim ona laf atmak şuan zor görünüyordu.
"Acele etme toplarken yardım ederiz" dedi Pars
Kahvaltımızı bitirdiğimizde hep beraber sofrayı toplarken annemin arayıp 'beni almaya gelicegini' söylemesiyle eşyalarımı topladım. Annem gelince bizimlilerle vedalaşıp arabaya bindim. Annemle sessiz yolculuğumuzun ardından eve gelince kendimi odama attım.
☆
Karneleri almıza iki gün kalmış ama annemin ısrarı üzerine o benden önce İstanbul'a gidip bazı işleri halletmesi gerekiyormuş. Taşıma düşüncesi beni boğarken bizimlere karşı sesizliğimi hâlâ koruyordum. Gece Pars'la mesajlaşıken bana bir süprizi oldugunu söylemişti. Tüm ısrarlarıma rağmen söylemeyince geç saate kadar uyuyamamıştım.
"Kızım kalk, hem sen bu saate kadar uyumazdın." diyince üstümdeki yorgana daha sıkı sarılıp uykumun kaçmaması için gözlerimi açmadan konuştum.
"Anne bu gün okula gitmicem. Bırak uyuyum." diye mırıldandım.
"Öğlen oldu kızım ayrıca Pars seni aşağıda bekliyor." dediğinde yorğanın altından başımı çıkarıp telefonumun saatine baktığımda saat bire geliyordu. Yataktan kalkıp hızlıca duş girdim. Üstümü giymek için dolabı açtıgımda eşyalarımım çoğunu topladığını gördüm ve anlaşılan annem iş başında vakit kaybetmeden her şeyi toplamaya başlamış neler kalmış diye bakınırken tayt ve yarım krop bulunca giyip Pars'ın yanına indim. Bu soğukta böyle giyindiğimi görünce Pars tepki veremeden duramadı ve annemin de ondan aşağıya kalır yani yoktu.
"Bu ne hâl?" dedi Pars
"Kızım tamam ev sıcak da dışarı böyle çıkma." diye annem uyarı tonda konuştu. Pars üstündeki siyah polarını çıkardığını fark etdince, "Hem Pars'da sıcaklamış-...." diye kendimi savunuyordum ki sözümü kesti.
"Bunu sen giy diye çıkardım, üşüceksin." diyip bana uzattı.
"Annem herşeyimi toplamış. Artık bir süre seninkilerden giyerim." dediğimde verdiği poları alıp giyerken içinde biraz kaybolmuştum.
"Valize koymuşsundur diye düşündüm." dedi annem sofyayı kuruyordu.
"Neyse Pars'tan alırım. Söyle bakalım süprizin ne?" diyip yanına oturdum.
"Ona daha var, hadi kahvaltı yapalım." dedi Pars kalkıp kolundan çekiştirmeye başladı.
"Banane ya söyle." dedim kollarımı göğüsümde birleştirdim. Pars soruma cevap vermeden kalmaya niyetim yoktu. Annem kahvaltıya pankek yaptım diye seslenince az önceki kararlı halimden eser kalmamıştı. Beni zayıf yönünden vurması benim suçum değil ya. Masaya geçip pankekimim tadını çıkarmaya başlasamda Pars'ın süprizini de merak ediyordum ama kahvaltı bitince nasıl olsa söyleyecekti.
Kahvaltıyı yaptıdan sonra Ayça teyzenin bize gelmesiyle Pars sürprizini tüm ısrarlarıma rağmen söylemememişti. Evdeki küçük eşyaları biz toplaplarken geriye kalan büyük eşyalar için annem nakliye şirketiyle anlaşmıştı. Evi onlara bırakıp çantamı ve kullanmam gereken ilaçlarımı alıp Ayça teyzemlere geçtik. Ertesi gün kahvaltıdan sonra annemi hava alanına bırakıp eve geldiğimizde odaya çıkıp kucağıma yastığımı aldım. Taşınma fikrini kabul etmek istemediğimden nerde oturucagımızı sormak aklıma bile gelmemişti.