Taşınmanın huzursuzluğu içimi iyice kaplarken odamda kucagıma aldığım yastıkla oturuyordum. Odamın kapısı tıklatıldığında kendimi toparlamaya çalıştım.
"Müsaitim gel." diye seslendiğimde açılan kapıdan Pars kafasını uzattı.
"Ne yapı.... Sen yine yastık mı boğuyorsun" diye hafiften çıkışarak uyarırken yaştığı hemen bıraktım.
"Yok ya, sadece sıkıldım." diye bahane ürettim.
"Sıkıldın demek. Bende sürprizi söylemek için gelmiştim." dediğinde oturduğum yerden heycanla kalkıp karşısına geçtim.
"Sonunda, hadi söyle." dedim gülümseyip merakla gözlerine bakıyordum.
"Kaç gündür seni ilk defa böyle görüyorum." dedi omuzuma dökülen saçlarımı parmaklarının arasına doladı.
"Dolandırmadan söyler misin?" diye ısrar ettiğimde Pars gülümseyip odadan çıkmak için kapıyı açtı.
"Üstünü sıkı giyin gidiyoruz." diyip hızla çıktığında bir şey sormama fırsat olmamıştı.
"SIkı giyin diye uyardı da, neyse ayarlarım bir seyler." diye kendi kendime söylenip dolaba yerleştirdiğim kıyafetlerime bakınırken kalın taylarım birini aldım ve üstüne bulabildigim kalın bir kazaklarımdan birini de alıp hazırlandım. Aynanın karşısına geçip kendime baktığımda sıkıca giydiğimden emin olduktan sonra odadan çıktıgımda pars beni bekliyordu.
"Hazırım da nereye gidiyoruz?"
"Sıkı giyin demiştim." dedi beni bakışlarıyla süzerken gülümseyerek baktım.
"Zaten giyindindim. Montuma da giyersem, hazırım." diyip askılıktan montumu almak için bir adım atmıştım ki Pars kolumdan tuttu.
"Benim polarlarımdan verebilirim."
"Pars, sıkı giyin dedin giyindim ve montumu da giyicem." diyip kolumu parmaklarının arasından kurtardığımda askıdaki montumu sonunda alabilmiştim.
"Üşürsün." dedi yanıma gelip giymeye çalıştığım montu aldı.
"Ya Pars inatlaşma." dedim elinden montumu çekip almaya uğraşırken kapı çalınca Pars'la inatlaşmaya bir son verdim. Kapıyı açtığımda şaşkınlıkla Ufuk'a baktım. "Ufuk bu ne hâl?" dediğimde üstüne mont, atkı, şapka ne varsa giyip gelmişti.
"Eee... Geçen sefer kuğlu parkta üşümüştük." dediğinde Ufuk'u kolundan içeriye çekerek kapıyı kapattım.
"Gitmiyoruz, üzerini çıkar." dedim onları kapının önünde bırakıp odama üstümü degiştirmeye gittim. Evin sıcak olmasından kalın kalın daralmıştım, zaten eşorfmanlarımı giyip rahatladım. İçeriye gittiğimde süt dökmüş kedi misâli oturuyorlardı. "Kahve yapıyorum." diyip hiç onlara bakmadan direk mutfağa geçtim. Kahvelerimizi hazırlayıp elimde tepsiyle içeri ğirdiğimde bizimkiler hâlâ sessizdi. "Hiç öyle sessizlik tribi atmayın, geçen sefer hepimiz hasta olmuştuk." diyip en son onları hatırlatarak kahveleri masaya koydum. Kendi bardağımı alıp Pars'ın yanına oturdum.
"Sen o parkı çok seversin." dedi Ufuk yaptıgım kahveyi alıp içmeye başladı.
"İstanbul'a gitmeden bir daha gör istedik." diyip Pars ikna etmek istercesine gözlerimin içine baktı.
"Çook teşekkür ederim ama hasta olmayalım." dediğimde Pars'a henüz almadığı kahve bardağını alıp uzattım.
"Sağol canım da gitseydik." dediğinde kaşlarımı kaldırıp başımı iki yana salladım.
"Eeh, bu kadar geldim. En azından bir film izliyelim." dedi Ufuk
"Film yok canım. Test çözülücek." diyip ikisine baktığımda Ufuk'un yüzü düşsede Pars hemen kalktı.
"Saka yapıyosun. Sende mi?" dedi Ufuk.
"Emir büyük yerden." diyip Pars odasına yolunu tutarken Ufuk hızla yerinden kalkıp yanıma oturdu.
"Ne oldu ya?" dedim telaşla
"Gamze'm seni annem mi tembihliyor?" diye ciddi ciddi soruyordu.
"Oof Ufuk bir şey oldu sandım." diyip içim rahatlamış sekilde derin nefes aldım.
"Beril teyze deneme sınavlarından kötü not alınca hepimizin canını okuyor" dedi Pars, Ufuk'un isyanından beni kurtarmak için elinde kitaplarla geldi. "Al balalım bunlar seninin tarih ve Edebiyat ki bence tarih çalış." diyip iki kitabı da elime tutuşturdu.
"Bir daha düşündüm de film mi izleseydik." diyerek Ufuk'a baktım. Tüm dersler tamam da bu tarih olmasa olmazmıydı?
"Bak bak tarih diyince nasıl yan çiziyor?" dedi Ufuk test kitabını alıp çalışma moduna geçmişti.
"Gamze hadi." diyince Pars elimdeki kitaplarla masaya geçtim.
•°
Bu savaş kimlerin arasında olmuştu ya önümdeki soruyu kaçıncı kez okudugumu unuttuğumda aklıma gelen bizimkilerle hâlâ konuşmadığımdı. Ne yapıcaktım, gelmeyin desem diye düşünürken ağrıyan başımı ovuşturdum. "Ara ver istersen." diyip omuzuma dokunan elle "Gelmeyin" diye ağzımdan kelime çıktığında başını kaldırıp Pars'a baktım.
"Nereye gelmiyelim, anlamadım." dedi Pars bana baktığında ne diceğimi bilmiyordum. Olan cesaretim de ona baktıgımda yok olmuştu.
"Hiç dalmışım." dedim içime kasan sesimle konuştuğumda Pars yanıma oturdu
"Ev sahibi biz açıktık." dedi Ufuk bana bakıp gülümseyerek göz kırptı.
"Uşağın mı var? Muftağı bilmiyor musun?" diye hafiften çıkışıp masadaki silgiyi Ufuk'a attı.
"Öyle mi? Mutfağa ben girersem aç kalabiliriz." dedi Ufuk koltuğa yayılarak oturdu.
Ufuk'la Pars biraz daha inatlaşdıktan sonra Ayça teyzenin eve gelmesiyle Pars mutfağa girmekten kurtulmuştu ki. Yorgun oldugunu düşünüp Pars'la ben mutfağa yardıma giderken sofyayı kurmaya Ufuk zorlada olsa yardım etmişti. Yemeğimizi yedikten sonra Ufuk'u eve bırakmak maksadıyla akşam yürüyüşüne çıkmıştık.
"Hava soğukmuş. Siz çıkmasaydınız?" dedi hemde kat kat giyinmesine rağmen daha kapının önünde üşümüşmüydü.
"Abartma Ufuk, soğuk tamam da o kadar değil." dedim.
"Bencede soğuk. Sen eve gir, Ufuk'u ben bırakırım." dedi pars
"Böyle dursanız üşürsünüz. Hadi ama." dediğimde bahçe kapısından çıkmak üzereydim. İkiside yanıma gelince kolarına girdim. Sonuçta evi çok uzak sayılmazdı.
Kestirmeyi kullanmak yerine caddeden giderken park görmemle bizimkileri bırakıp salıncağa koştum.
"Çocuk musun kızım? Soğuk in sanlıncaktan" diye Ufuk arkamdan bağırdı.
"Pars, Ufuk'a benim yerine vurur musun?" dedim salıncakta hızlanmaya çalışırken Pars'da dediğimi yapıp Ufuk'un koluna vurdu.
"Huyunu bilmiyormuş gibi, ağzına bir ayar çek." diye Pars uyardı.
Onlar bankta oturmuş benim salıncaktan inmemi beklerken daha çok hızlandım. Soğuk rüzgar yüzüme çarparken başımı kaldırıp gökyüzüne baktım. Gözlerimi kapattığımda kendimi boşlukda sallanııyormuş gibi hissetdiyordum.
"Düşüceksin." diyip pars yanıma gelmişti sanırım gözlerimi açmadan salmaya devam ediyordum.
"Bir şey olmaz." dedim ama Pars yine dayanamayıp salıncagı durdurdu ve mecburen salıncaktan indiğimde her zamanki gibi sersemlesem de Ufuk'un kolundan tutmasıyla düşmemiştim.
"Her defasında böyle oluyorsun." dedi Ufuk.
"Dikkat etmiyor ki." dedi Pars, ona hak vererek ve ben ikisinide duymazdan geldim.
"Midye yiyelim mi?" diye sordum karşı sokakta duran midyeciyi gösterdiğide Pars'ın kaşlar yine çatılmıştı.
"Gamze, biz ne diyor?" dedi Pars.
"Olur olur yiyelim." dedi Ufuk elimden tutup çekiştirerek midyeciye giderken Pars da arkamızdan geliyordu.
"Yarış yapalım, kaybeden hesap öder." dediğimde Ufuk kabul ederken pars yanımıza geldiğinde itiraz etmişti.
"Ama ya." dedim çocuk gibi mızmızlandım.
"Sen İstediğin kadar ye, yarışı biz ufuk'la yaparız." dedi pars gülümseyip yanağımı sıktı.
•°•°~~°•°•
Bugün karneleri aldıktan sonra akşam üstü Ayça teyze beni hava alanına bırakacaktı ve bu fikre bizimkilerin itiraz etmemesi tuhaf gelmişti. Hayır söyleyemedim o gün geldi çattı ve hâlâ bizimkilere 'bencillik etmek istemiyorum benimle gelmeyin' diyemedim. O gün midye yemeye yarışmasını Pars kazanmıştı bizim Ufuk'un obur olduğunu düşüken buna şasıtmıştım. Diğer günler hasta numarası yapıp odadan çıkmak istemezken bizimkilerin ne kadar korumacı oldugunu unutmuş ve maalesef oturma odasında yatıp her dakika nanelimon ve ıhlamur içmekten artık bir şekil olmuştum. Taşıma fikri ortaya atıldığından beri daha da mı düşkün olduk bir birimize ne?
Hocanın ismimi söyleyip karnemi aldıktan sonra kısa bir veda konuşması yaptım. Bu konuşma biraz içimin daralmasına sebep olunca bizimleri bahçede bekmeye karar verip aşağıya indim. Bankta oturup öğrencilerin gidisini izliyordum ki yanına gelen Gizem'i gördüğümde görmezlikten gelmeyi tercih ettim.
"Taşınıyor muşsun?" diyip gelip başıma dikilmeye başladı.
Onu ne ilgilendiyorsa anlmıyorum.
"Hı hı. Evet." dedim konuşmayı kısa tutmak için yüzüne bile bakmadan cevap verdiğimde birden sesini yükselti.
"Sen çok bencilsin."
"Sen ne diyosun be!" dedim yerimden hızla kalkıp karşısına dikildim.
"Bencil olmasan Pars müzik yarışmasına katılırdı." dedi Gizem gögsümden sinirle itmeye yeltendiğinde elini sertçe ittim.
"Büyük dert edinmişsin ama şimdi senden duydum desem." dedim alayla konuştuğumda Gizem'in yüzünde tuhaf bi gülüş belirdi.
"O zaman sizinkilerle ilgili birsey daha duy, ne Ufuk ne de Pars seninle gelmek istemiyor." dedi inatla gözlerime baksada ona inanmak istemedim.
"Herhalde buna inanmamı beklemiyosun?" dedim içimdeki kırgınlığı belli etmemek için kendimle büyük bir çaba sarf ediyordum.
"Konuşurlarken duydum." dediğinde gözlerimin dolmasına engel olmak için dudağımı ısırdım. En son yapıcağım şey onun yanında ağlamaktı.
"Sana inanmıyorum." diye dişlerimi sıkarak cevap vererek okulun çıkışına doğru yürümeye başladım.
Bu ikisi aralarında konuşup da niye bana söylemediler zaten bende gelmeyin dicektim. Kırgınlığım bunu Gizem'den duymuş olmaktı. Bu fikire alışırdım kimseyi peşimden bir yere sürükleyemek gibi bir niyetim yoktu, yolda hızlı yürürken göz yaşlalarımı elimin tersiyle sildim. 'Niye ağlıyorsam haklılar sonuçta.' diye kendime kızsam da ağlamamı durdurmaya çalıştım. Pars defalarca aramıştı ama konuşucak halim olmadığı için açmadım. Evin önüne geldiğimde Ufuk'la beraber beni beklediğini görürken bahçe kapısından içeri girmemle ikiside birden bagırdı.
"Nerdesin sen!?"
"Burdayım." diye mırıldanarak bir kaç adımda yanlarında ulaştım.
"Sen ağladın mı?" diyip çenemden tutup gözlerime baktı.
"Hayır. Rüzgar yüzüme vurdu, ondandır." dediğimde Pars kaşlarını yine çattı ve birden beni omuzuna alınca şaşkınlıktan küçük bi çığlık attım. "Pars ne yapıyosun bırak!" diye çırpınırken Ufuk'da şaskınla bize bakıyordu. Cebinden çıkardığı anahtarı Ufuk'a uzattı.
"Ufuk al kapıyı aç." dedi Pars şaşkınlığını atması için sesini biraz yükselttiğinde Ufuk kendine gelirken anahtarı alıp kapıyı açmaya uğraşıyordu.
"Pars bırak beni." diye beni unuttuğunu düşünüp sesimi hafiften yükseltererek söylensemde hiç oralı olmadı. "Ya Pars indir beni."
Ufuk sonunda kapıyı açmayı başardığında Pars beni duymazdan gelerek içeriye taşıyıp yavaşça koltuğa bıraktı.
"Üç saniyen bile yok Gamze. Çabuk anlat n'oluyor?" diye daha üstümdeki sersemliği atamamışken Ufuk'un araya girmesiyle bir kaç saniye kurulmuştum.
"Gerçekten size n'oluyor?" dedi bakışları ikimizin arasında gidip geliyordu. Bir süre sessizce birbirimize baktığımız da aramızdaki gerğinliği azaltmak adına konuya direk girdim.
"Müzik yarışmasına katılmaktan vazgeçmişsin." dediğimde Pars yanına oturken Ufuk'da diğer tarafında oturdu.
"Zaten sensiz katılmıcağımı söylemiştim. Bunu sana Gizem mi söyledi?" diyip elimden tuttu.
"Evet o söyledi." diye yanıtladım.
"Canını sıkıcak birşey mi söyledi?" diye Ufuk'da diğer elimden tutup sordu.
"Seni ağlatıcak kadar ne söyledi de üzdü? " diye Pars'da bir soru daha sorarken ellerimi çekip göğüsümde birleştirdim.
Of şimdi siz gelmiyorsunuz diye ağladım diyemem ya.
"Güzelim, bak endişeleniyoruz." dedi Pars yüzüme gelen saçlarımı usulca kulağımın arkasına yerleştirdi.
"Benimle İstanbul'la gelmeyin." diyip zar-zor mırıldandım.
"Ne!" dedi ikisi aynı anda.
"Benimle gelmeyin." dedim bu sefer sesim onlara ulaştığından emindim.
"Onu anladık. Neden?" dedi ikisi tekrar aynı anda konuştuğunda önce Pars'a sonra Ufuk'a baktım.
"Kızım sen ne diyosun ya?" diye Ufuk hafiften çıkıştığında Pars'ında ondan farkı yoktu.
"Sen istesende istemesende bugün geliyoruz." dedi Pars.
"Sen gittikten sonra düzen mi kalır Gamze'm." dedi ufuk.
İkisine hiç birşey söylemeden baktım gelmeyi mi istiyorlardı. Anlamıyorım o zaman Gizem niye öyle söyledi?
"Pis yalancı." dedim
"Ne yalanı kızım ge-....." diyince Ufuk karnına vurdumla bi lafı yarım kaldı.
"Bu bana bi kaç kere kızım dediğin için." diyip hatırlatma yaptım.
"Peki, konuşmadığın için biz sana ne yapalım?" dedi Pars bakışlarını gözlerime sabitlediğinde gülümsedim.
"Gizem İstanbul'la gelmek istemediğinizi söyledi. Siz konuşurken duymuş." dedim kendimi savunurken koltuga iyice yaşlandım.
"Hemen niye cinleniyorsun? Gel bize sorsana." dedi Pars.
"Sana diyene bak, geçen cinlenip bizi dinlemeden neler söyledigini unutmadım." diyice Ufuk ona dogru sokulup küçük bir zafer bakışı attım.
"İkinizden de özür dilerim. Oldu mu kardeşim." dedi Pars sanırım biraz gerilmişti.
"Özür dile diye hatırlatmadım. Gamze'yi anla diye hatırlatım." dedi Ufuk anlayışla konuşmuştu.
"Bu ara laf arada kaynadı. Bugün sizde mi geliyorsunuz?" dedim parmağını ikisini işaret ederek.
"Ah canım eski haline döndün demek." dedi Ufuk.
"Doğru duydun güzelim." dedi Pars.
Bizimkilerin güzel haberi üzerine İstanbul için son hazırlıkları yaptık. Ayça teyze arabayla gideceğimizi söyleyince Ufuk'da haber verip gece yola çıktık. İstanbul yolculuğumuz başlamıştı. Araba yolculuğunda gece uyuyamadıgını söyleyip ön koltuğa Ufuk oturdu. Arka koltuğa da biz Pars'la oturduk. Ben ise araba yolculuklarında hemen uyurdum. Pars'ın omuzuna başımı koyunca zaten gözlerim kapanmaya başlamıştı.
•°•°~~•°•°
Uyanmam için Pars'ın seslenmesinden yanı sıra Ufuk'un biriyle tartışma sesi geliyordu.
"Bu ses ne?" dedim uykulu halde gözlerimi ovuşturarak kendime gelmeye çalıştım.
"Sanırım, Ufuk bir kızla tartışıyor." dedi Pars hâlâ omuzunda olan başımı kaldırdım. Uykunun verdigi sersemliligi attıktan sonra arabadan inip Ufuk'un yanına gittim. Yanındaki kız tam Ufuk'a vurucakken bileğinden tuttum.
"Yalnız arkadaşıma vuramazsın."
"Acaba kuzeni mi döverken izin mi almam gerek?" dedi kız.
Ne dedi kız kuzen mi? Kuzen?
"Kuzen mi?" dedim kızın bileğni bırakıp bakışlarımı Ufuk'a çevirdim.
"Evet kuzenim Zeynep. Sana bahsettiğim arkadaşım Gamze." diyip bizi tanıştırdığında kuzeninin yerine Ufuk'un koluna ben vurdum.
Ufuk'un koluna vura vura morarıcak artık ya da benim elim kırılıcaktı....
"Memnum oldum." dedi Zeynep gülümseyip elini uzatırken, "Bende memnun oldum. Bizim oğlanı niye hırpalıyordun?" diyip uzattığı eli sıkarken tartışmanın sebebini sordum.
"Tabiki bir kuzeni oldugunu unuttuğu için." dedi Pars yanımıza geldi.
"Aynen öyle. Sen de Pars olmalısın." diyip elini uzattığında tokalaşıp ayrıldılar. Ayça teyze bahçe kapısından seslendiğinde Zeynep ve Ufuk'la vedalaşarak ayrıldık. Pars arabadan eşlarımızı alıp önden giderken ben bahçe kapısından içeri girmemizle aklıma çocukluğum geldi.
▪︎▪︎
"Hakan bak hızlı sürüyorum." dedim heycanla sürerken birden düşmemle yanıma gelmişti.
"Gamze'lim iyimisin? Bir yerin acıdı mı?" diyip düştüğüm yerden kaldırıp üstümdeki tozu silkeledi.
"Panik yapma ya iyiyim." dedim Hakan'a bakıp.
▪︎▪︎
"Güzelim ne oldu daldın?" dedi Pars arkasını dönüp sorarken şaşkınlıkğımı atmaya çalıştım.
"İn... İnanamıyorum Pars, bu eski evmiz." dedim heycandan zor konuşmuştum.
"Senin anlata anlata bitiremediğin ev." dedi Pars.
"Evet" dedim bahçeyi hızla geçip eve girdiğimde bir kaç eşya dışında her şey aynıydı. Şaskınca evi geçerken arka bahçeye açılan kapıdan tarafa baktığımda yan eve takıldı gözüm. Perdeleri kapalı kulanılmadığı o kadar belliydiki.
"Evimizi özlemişiz dimi?" diyip boyuna dolanan elle anneme baktım.
"Onlarda mı taşınmıştı?" dedim karşı eve bakarak.
"Kızım bunu konuşmuştuk." dedi annem sanki daha fazla sorma der gibi.
"Tamam annecim." dedim huzursuzluğu gitsin diye sıkıca sarıldıgımda annem saçımdan öptü.
"Hadi kahvaltıya." diye Ayça teyzenin seslenmesiyle masaya geçetik.
"Melda teyze eski eve yaşınıcagınızı niye söylemedin ki?" diye Parss sorarken bir yandan da kahvaltılıklardan tabağıma koymaya başlamıştı.
"Taşınmanın adı geçtiğinden beri kızdıgınız için olabilir mi?" diye açıklama yapıp çayını içtiğinde Pars'la birbirimize baltık
"Doğru." dedik ikimiz aynı anda gülerek.
Kahvaltımızı yaptıktıktan sonra Pars'a odasını gösterip kendi odama geçtim.Yorgunluğumu atmak için hemen kendimi duşa attarken sıcak bir duştan sonra rahatlayınca üstümü giyip aşağıya tekrar indiğimde annemle Ayça teyzeyle beraber kış bahçesinde oturuyorlardı. Koşar adım yanlarına gittim.
"Ne yapıyoruz canlarım?" dedim gülümseyerek.
"Bitki çayı keyfi." dedi Ayça teyze bardakgını gösterip gülümsedi.
"Size afiyet olsun." dedim hâlâ başlarında dikilirken annem yanındaki sandelyeyi gösterip, "Sağol canım gel otur." dedi.
"Pars daha inmedimi? Belki sitesiyi gezerdik."
"O yol boyu uyumadı. Biraz dinlensin kızım." dedi Ayça teyze. Annemin önceki gösterdiği sandelyeye oturdum.
"Şey.... Ben biraz site içinde gezsem olur mu?" diyip izin koparmak için annemin koluna sarıldım
"Kızım sitenin çevresi çok değişmiş, Bekle Pars uyansın gezersiniz." dedi annem
"Annelerin bitanesi korkma kaybolmam." dedim yanaklarına öpücük kondurup sıktım.
"Tamam amaa dikkatli olucaksın ve bir kaç saat içinde geri geliceksin." dediğinde seviçten boynuna sarıldım.
"Bitanesin tamam dikkat ederim görüşürüz." diyip koşar adım dolaptan motumu alıp evden çıktım.
Ankara'nın havasından ziyade burası biraz daha yumuşaktı. Ilık ılık esen rüzgar yüzüme vururken kulaklığımı takıp sevdiğim müziklerden birini dinleyerek yürümeye başladım. Annem değişmiş diyordu ama buralar aynıydı. Şarkının nakaratını sesli söyleyemeye başladım.
"Dolaşalım kumsallarda
Çılgın kalabalık artık uzaklarda
Yorulursan yaslan bana
Sarılıp uyuyalım gün batımında
Belki üstümüzden bir kuş geçer
Kanadından bir tüy düşer...
Yol bitince küçük bi park ve kafe görmeyi beklerken yerinde tek kat teraslı bir büyük bir mekan vardı. İçeri girmek için karşı yola geçerken bir motorun fren yapmasıyla durdum. Motorcu kaskını çıkarıp söylenmekle meşgulken onu duymak için kulaklığımı çıkardım.
"Oh! İyi valla kulaklıgı tak yolda bakma. Çarpşam ben suçluyum." diye bağırıp konuşuruyordu.
"Sen suçlusun tabi burda hız yapılır mı!?" diyip bende ona bağırdım.
"Kızım sen belamısın başıma!" diyip hâlâ bağrıyordu.
"Düzgün konuş!!" diye bu sefer tüm sinirimle bağırmıştım.
"Dua et acelem var." diyip kaskını geri takıp yola devam etti. Arkasından söylene söylene karşıya geçip kafeye girdim. Boş bir masa bulup sinirim geçsin diye çay ve pasta siparişi verdim. Garson siparişlerimi getirdikten sonra keyifle çayımdan içicekken birin sandalyeme öküz gibi çarpmasıyla pastama döküldü.
"Gitti pastam ya." diye söylenirken arkamda konuşana baktım.
"Pardon yanlış..."
"Yok artık ya bu kadar da olamaz." diye kızdıgım kişi az önceki motorcu çocuktu.
"Kızım sen başbelası mısın? Yine karşıma nerden çıktın?" diyip hâlâ kendini haklı görüp kızıyordu
"Bana bak," dedim işaret parmağımı yüzüne doğru sallarken, "kızımlı mızımlı konuşma sonu kötü olucak." diyip parmağımı salayarak uyardım.
"Seni görende hanım hanımcık bi kız zanneder." dedi ukala ve şımarıkça konuşması daha da sinirlenmeme sebep olmuştu.
"Seni görende adam zanneder ama benimle karı gibi çekişiyosun." dediğimde sinirden kızaran yüzünü görünce sırıtmadan duramadım. Ve susturduguma göre gol .....
"Ne diyosun-...." diye dikleniyordu ki birinin bana seslenmesiyle o tarafa baktım.
"Gamze!" diye seslenen kişi Ufuk'un kuzeni Zeynep'ti. Yanımaza gelip yanımdaki çocuğa baktı "Bir sorun mu var? " diye sordu.
"Hayır. Zaten gidiyordum." diyip kaçar gibi yanımızdan gitti. Zeynep'in gelmesiyle niye kaçar gibi gitti ki şimdi. Aman neyse.....
"Boş ver onu sinirim bozuldu, ben eve gidiyorum." diyip Zeynep'le vedalaşarak moturcu çucuğa söylene söylene hesabı ödedim. Kafeden çıkarken Zeynep'nin seslenmesiyle durdum.
"Gamze bekle beraber gidelim." diyip koluma girince, bu kadar samimi davraması tuhaf geldiği için kolumu çekip kafeden çıktım..
"Buralara yabancı değilim tek giderim." dedim Zeynep'le yürürken.
"Sinirim bozuldu diyince eşlik etmek istedim." dedi gülümseyip.
"Keyifle yürüş yapıyım dedim moturuyla beni eziyordu gerizakalı oda yetmiyormuş gibi kafede pastama çay döktü ya, gitti güzelim pastam." diye sinirden soluk almadan saydırken Zeynep şaskınlıkla bu halime bakıyordu.
"Nefes al. Ayrıca yiyeceğin tatlı olsun ilerideki markete çok güzel çikolatalar var." dediğinde gülümseyip beraber söylediği markete gittik. Sevdiğim çikolatadan büyük paket iki tane alırken oda kendine bir şeyler alınca ödeyip çıktık. Yakınlarda bulunan parka gidince ikinizde salıncaga binip aldıklarımızı yemeğe başladık.
Çikolatayı özlemişim paketin birini bitip ikincisi yarım olmuştu....
"Sinirlenince gerçekten tatlı krizin tutuyormuş." dedinğinde öksürük krizine girince Zeynep salıncaktan kalkıp yanıma geldi. "İyimisin." diye sordu.
"Iyiyim ama bir an önce eve gidelim. İlaçlarımı kullanmayı unuttum." dedim salıncaktan kalkıp hızlı adımlarla yürümeye başladım.
"Dur bir dakika sakin ol. Ne ilacından bahsediyorsun?." diye Zeynep panikle sorsada hızlı adımlarla yürümeye devam edip cevap verdim.
"Şeker hastasıyım, bugün ilacımı kulanmayı unuttum." dediğimde Zeynep daha da panikledi.
"Ya sen o zaman niye çikolata yiyosun?." diye panikle söylendi.
"Zeynep sakin ol ve yürü." dediğimde koluma girip hızlı adımlarla yürüdük.
Koşar adım hızla yürürken başımın dönesiyle durdum. "Gamze" dedi Zeynep panikle. "İyi..." gözünmün kararmasıyla kukaklarımda Zeynep'in bağrışlarıydı.....