LightReader

Chapter 26 - Bölüm 27:Bende Savaşayım

Savaşın tırmandığı bu yeni perdede, zaman en büyük düşmanlarıydı. Zeytinburnu'ndaki atölye, artık bir karargahtan çok, her an patlayabilecek bir saatli bombanın üzerinde oturdukları bir sığınağa dönüşmüştü. Sadık Usta, yılların tecrübesiyle, Rüya'nın vergi sahtekarlıklarını belgeleyen dosyayı titizlikle hazırlarken, Ferkan ve Sevim de dışarıdaki dünyayı kolluyordu.

Tehlike, beklediklerinden de hızlı geldi. Kenan, Rüya'dan aldığı sınırsız yetki ve parayla, bir av köpeği gibi iz sürmeye başlamıştı. İlk durağı, Sadık Usta'nın eskiden oturduğu mahalleydi. Esnafa, komşulara Sadık'ı soruyor, Ferkan'ın fotoğrafını gösteriyor, para teklif edip tehditler savuruyordu.

O gün, Sadık Usta'nın evde unuttuğu önemli bir ilacı almak için karargahlarından ayrılması gerekmişti. Eski mahallesine gizlice girdiğinde, sokağın köşesindeki berber dükkanının önünde Kenan'ı gördü. Kenan, elindeki fotoğrafı göstererek eski bir komşusunu sorguluyordu. Sadık Usta'nın kanı dondu. Bir anlık bir tereddüt, yakalanması demekti. Hızla kendini bir ara sokağa attı ve kalbi ağzında atarak atölyeye geri döndü.

"Buldular!" dedi kapıdan nefes nefese girerken. "İzimi buldular. Kenan mahalledeydi, beni arıyor. Burayı bulması an meselesi."

Bu haber, odaya bir bomba gibi düştü. Artık saatleri değil, dakikaları kalmıştı. Dosyayı postayla göndermek çok uzun sürerdi. E-posta atmak iz bırakabilirdi. Delilleri, Maliye'ye (vergi dairesi) elden, hemen ulaştırmaları gerekiyordu.

"Ben götürürüm," dedi Ferkan kararlılıkla.

"Hayır," diye atıldı Sevim. Sesi ilk defa bu kadar net ve kendinden emindi. "Kenan seni arıyor. Sadık Usta'yı arıyor. Ama beni... beni kimse aramıyor. Ben sadece 'Rüya'nın zavallı yeğeniyim'. Onlar için bir tehdit değilim. Bu yüzden en az şüphe çekecek kişi benim."

Ferkan şiddetle karşı çıktı. "Asla olmaz! Seni o canavarların ortasına tek başına gönderemem."

"Sürekli senin arkana saklanmayacağım, Ferkan," dedi Sevim, Ferkan'ın ellerini tutarak. "Bu benim de savaşım. Benim de hayatım. Lütfen, izin ver ben de savaşayım."

Ferkan, Sevim'in gözlerindeki o çelik gibi parıltıyı gördü. O, artık kurtarılmayı bekleyen bir kurban değildi. Kendi kaderini eline alan, cesur bir kadındı. Ferkan, hayatının en zor kararını vererek başını salladı.

Yarım saat içinde, Sevim bambaşka birine dönüşmüştü. Eski bir pardösü giymiş, başına eşarp takmış, gözüne de büyük bir güneş gözlüğü geçirmişti. Kimse onu bu halde tanıyamazdı. İçinde Rüya'nın sonunu getirecek belgelerin olduğu büyük sarı zarfı, pardösüsünün içine, kalbinin üzerine sakladı.

Kapıdan çıkmadan önce Ferkan'a döndü, uzanıp onu öptü. Bu, bir veda değil, bir yemin öpücüğüydü. Sonra arkasını döndü ve tek başına dışarı çıktı. İstanbul'un kalabalığına karışıp, elindeki bombayı hedefine ulaştırmak için yola koyuldu. Bütün umutları, o tek bir kadının cesaretine bağlıydı.

More Chapters