Asha ve diğerleri, kahvaltı için aşağı katta, yemek masasında buluştuğunda, Bayan Peregrine her zamanki yerine geçti ve konuşmaya başladı.
Bayan Peregrine; Bugün bir misafirimiz olacak.
Çocuklar şaşırmıştı. En çokta Bronwyn. Çünkü ağabeyi Victor öldükten sonra ve Abe gittikten sonra bu döngüye kimse uğramamıştı.
Asha her zamanki gibi ifadesizdi ama onca yıldan sonra bir misafir olduğunu duyduğunda ifadesine hafif bir merak gelmişti; neredeyse fark edilmeyecek kadar hafif.
Asha; Misafir mi?
Herkesin gözü Bayan Peregrine'a çevrildi, her zaman huysuz, mesafeli davranan Enoch bile meraklanmıştı.
Bayan Peregrine; Evet, Bir Misafir. Abe'in torunu Jake Portman.
Emma, Olive, Hugh, Fiona, Bronwyn, Claire, Millard, Horace, ve İkizler'in yüzüne küçük büyük tebessümler yerleşirken Asha ifadesiz kaldı,ama bir fark vardı; yüzü daha solgundu şimdi. Enoch her zaman ki huysuzluğuyla gözlerini devirdi.
Enoch; Ah tabii. Ne kadar klişe. Her Portman sırayla buraya gelsin zaten.
Masadaki herkes Enoch'un alaycı ve sinir bozucu yorumuna bir bakış atarken masada sessizlik oluştu. Asha yemeğinden bir lokma bile almadan sandalyesinden kalktı ve tekrar odasına gitmeden önce alçak sesle mırıldandı;
"İyiymiş."
Masadaki herkes sustu, sadece Asha'nın gidişini izlediler, Emma sanki bir şey diyecekmiş gibi hafifçe dudaklarını araladı ama sonradan bunun kötü bir fikir olduğuna karar verip sessizliğe gömüldü.
Asha odasına girdiği an kapıyı arkasından kapattı, derin bir nefes alıp yatağına yığıldı. 'Bu Portman neden birden ortaya çıktı?' Diye düşünmeden edemedi.
Saatler geçti. Asha saatlerce yatağında bir o yana bir bu yana dönüyordu. Bezgin bir iç çekip yatağından kalktı ve parmaklarını zahmetsizce saçlarının arasından geçirdi; Perçemlerini yüzünden çekmeye yeterliydi bu hareket.
Kapısının kilidini açıp merdivenlerden indi. Kimseye yüz bile vermeden doğruca mutfağa gitti, günlük işlerinden biri olan bulaşıkları yıkama görevini yerine getirecekti. Tüm bu şeyler ne kadar büyülü olsada bulaşıklar kendi kendine yıkanmıyordu.
Eldivenlerini giyip bulaşıkları yıkamaya başladı. Pencereden Olive ve Emma'nın at arabasına bindiğini gördü.
Çok geçmeden, at arabası geri döndü, bu sefer arabada 2 kişi daha vardı. Emma atları kontrol ediyor, Olive arkada Abe'in torunu olacak şu çocuğa konuşuyor, Millard ise görünmez bedeniyle kıyafetlerinin içinde Olive'in yanında oturuyordu. Muhtemelen giderken bilerek üstüne birşey giymemişti çünkü görünmemesi gerekiyordu. Emma atları durdurduğunda ve evin girişine geldiklerinde, Asha boğuk konuşmaya seslerini duyabiliyordu.
Bulaşıkları yıkamayı bitirdiğinde eldivenlerini çıkarıp çöpe attı, tek kullanımlık eldivenlerdi onlar. Mutfaktan çıkacakken Olive'in aceleyle geldiğini gördü. Olive hafif bir tebessümle selam verip siyah, deri eldivenlerini çıkardı ve çaydanlığın iki yanında tam onun elleriyle uyuşan oyuklara ellerini yerleştirdi, çaydanlık anında tiz sesini çıkarmaya başladı. Bu Olive'in tuhaflığıydı; sıcaklık, ateş, alev. Onların çay hazırlama şekli buydu, Olive'in tuhaflığı işleri kolaylaştırıyordu.
Asha bir süre sadece izledi, sonrasında mutfağın kapısından geçip koridora çıktı. Tam o esnada da Bayan Peregrine ve Jake Portman mutfağa ilerliyordu.
Jake'in su yeşili gözleri ile Asha'nın siyah gözleri birbirine kenetlendi.. Bir kaç saniye sadece göz göze kaldılar.
Sonra Asha yutkundu, gereksiz bir hızla merdivenlere ilerleyip nefes nefese odasına girdi. Ona göre kimse eski en yakın arkadaşının torununu görmeye hazırlıklı değildi, olamazdı. Ayrıca Jake'in Abe'e o kadar benzemesi Asha'yı daha çok etkilemişti.
Jake, Asha'nın gidişini izledi, Bayan Peregrine'ın dudaklarında her zamanki gibi bir sırıtış vardı. Mutfağa girdi ve Jake'te onu takip etti. Bayan Peregrine Jake'e bir çay ikram ettikten sonra evi ve etrafı gezdirmeye başladı, herkesi sırasıyla tanıttı; Jake'te neredeyse herkesi tanıyordu zaten.
Enoch'un suratı Jake geldiğinden beri beş karıştı. Somurtkanlık ediyordu. Odasının penceresinden Olive ile gizlice bahçedeki Emma ve Jake'i izliyordu. Jake ne kolay yerini kapmıştı ama. Enoch kimseyi görmek istemediği için odasından çıkmamıştı ve bu yüzden Enoch'un görevini Jake yapmıştı.
Aynı zamanda Asha da penceresinden yeni çocuğu gözetliyordu. Dost mu düşman mı olduğundan emin değildi. Pencerenin önünde oturmuş temkinli gözlerle çocuğu izliyordu. Asha onunla bizzat tanışmamıştı ama tanıyor gibiydi. Evet, tanıyordu. Çünkü Abe, gitmeden önce Jake'i buraya getirmiş ve sevgili torununu onlara göstermişti. Jake daha henüz bebekken.
Asha da, Enoch'ta fark etmişti, Emma ve Jake arasında bir çekim vardı. Emma Abe gittikten sonra kalbini herkese kapamıştı ama bu çocuğa belki açabilirdi.
Ama Asha'nın merak ettiği başka bir şey vardı; Bu çocuğun tuhaflık gücü neydi?
Muhtemelen bu da zaman içinde ortaya çıkardı.
Akşam yemeği için herkes tekrar yemek masasında toplanmıştı. Jake az daha Millard'ın üzerine oturacakken Millard;
"Biraz dikkat!"
Diye feryat etti, Bayan Peregrine her zaman ki sırıtışıyla;
"Git üstüne birşeyler giyin, Millard. Nazik insanlar akşam yemeklerine çıplak katılmazlar."
Millard oflaya puflaya sandalyeden kalkıp giyinmeye giderken Claire ve Bronwyn kıkırdıyorlardı.
Herkes yemeğine başlamıştı ama Claire öylece oturuyordu. Bayan Peregrine fark ettiğinde merakla Claire'e baktı.
Bayan Peregrine;Sorun ne, Claire? Neden yemiyorsun?
Claire sessiz kaldı. Bu yüzden de yanında oturan, arılarını zaptedebilmek için arıcı maskesi kullanan Hugh söze girdi.
Hugh; Jake'in önünde utanıyor.
Jake bunu duyunca bakışların Claire'e çevirdi,
Jake; Utanma, ye lütfen.
Claire hafifçe gülümserken Bayan Peregrine Claire'e göz kırptı. Asha da artı olarak sahneyi izliyordu, acaba Jake Claire'ın kafasının arkasındaki ağızı görünce ne gibi bir tepki verecekti?
Claire önündeki koca butu eline alıp diğer eliyle sarı buklelerini tuttu. Butu kafasının arkasına getirip oradaki koca ağıza uzattı ve tek bir lokmada bitirdi. Şimdi etsiz kalan kemiği tekrar tabağına koydu ve buklelerini serbest bıraktı.
Jake şaşkın, biraz ürpermiş bir ifadeyle Claire'ı izledi. Boğazını temizleyip yemeğine geri döndü.