LightReader

Chapter 2 - 'Anlamsız' Rüya

Asha Rodrick

Akşam yemeği sonrası, herkes salondaki yerini almıştı, her zamanki gibi, Bayan Peregrine'ın yanında, ayakta dikiliyordum. Bayan Peregrine haftada bir film gecesi yapardı. Aslında tam da bir film gecesi sayılmazdı. Horace gördüğü rüyaları tavandan sarkıtılan perdeye yansıtırdı o kadar. Döngüde yaşamak sıkıcıydı ama yedi günde bir olan bu aktivite az da olsa hepimize heyecan veriyordu. Çünkü Horace'ın bazı rüyaları kehanet içerirdi; geleceği gösterirdi.

Hepimiz Horace'i beklerken, o perdenin önündeki tekli koltuğuna rahatça oturdu ve küçük göz projektörünü taktı.

Horace, rüyasını yansıtmaya başladığında kanepede yan yana oturan Jake ve Emma'yı duyabiliyordum. Her ne kadar fazla anlaşılmasa da odaklanırsanız duyabilirdiniz.

Jake; Bunu biliyorum, Horace rüyalarını yansıtacak, değil mi?

Emma başını salladı.

Emma; Evet, eskiden radyo dinlerdik ama artık harfi harfine ezberlediğimizde sıkıcı olmaya başladı, onun yerine Horace'ın rüyalarını izliyoruz, tahmin edilemez olması merak uyandırıyor. Horace çoğunlukla giysiler hakkında rüyalar görür ama bazı rüyaları kehanet içerir.

Jake'in şaşırmış yüzünü görebiliyordum, tepkileri bile Abe ile aynıydı. Neden? Neden herşey bana onu hatırlıyordu? Bu evin, bu döngünün her bir santimi bana onu hatırlatırken Neden artı olarak ona doğal olmayan şekilde benzeyen bir çocuk çıkmıştı?

Bakışlarımı kaçırdım, tamamen perdeye odaklandım. İlk baktığımda karanlık olan sahne yavaşça aydınlandı, figürler belirginleşiyor, sesler kesinleşiyordu.

İlk olarak Jake'in gömleğini öven bir Horace belirdi sahnede. Sonrasında odamda ben.

Ne? Ben mi? Bu Horace odama mı giriyordu? Nereden biliyordu odamın yeni düzenini?!

Bakışlarım kesinleşti, kısılmış ve şüphe dolmuş gözlerle sahneyi izlemeye devam ettim.

Rüya'-İzleyici bakış açısı.

Asha, odasında, her zaman ki ifadesizliğiyle çalışma masasında oturuyordu. Kapısının tok sesi odanın sessiz atmosferini hafiften dağıttı..

Asha ayağa kalkıp Kapısının kilidini açtı, kapıyı hafifçe araladı. Enoch'u gördü.

Rüya-Enoch; O rüyanın bir anlam ifade etmediğini biliyorsun, Asha. Horace'ın her zamanki anlamsız rüyaları işte.

Asha belirsizlikle Enoch'a baktı.

Rüya-Asha; Horace rüyalarında ne gördüyse bir bir oldu, biliyorsun.

Enoch Kaskatı kesildi. Ayakta kaldığı yerden felç geçiriyor gibi, sadece öylece baktı. Sonunda sesli, keskin bir nefes verdi.

Rüya-Enoch; Tesadüf olmadığı ne mâlum? O rüyayı öylece kabullenemezsin.

Rüya-Asha; Ne önemsiyorsun ki? Oluruna bırak. Zaman gösterir.

Kapıyı kapattı. Enoch kapının önünde kaşlarını çattı, parmakları sanki o kapıyı zorla da olsa açacakmış gibi hafifçe kıpırdıyordu ama vazgeçti. Homurdanarak odasına, ürkütücü projelerine geri döndü.

İzleyici Bakış Açısı.

Salondaki herkes nefesini tutmuştu, birinin şu rüyada bahsi geçen rüyadan bahsetmesini bekliyordu ama sahne yavaşça karardı.

Muhtemelen tuttuklarının bile farkında değillerdi ama nefeslerini hayal kırıklığıyla bıraktılar.

Asha bu sefer keskin bir ses tonuyla, açık sözlülüğle şüpheyle Horace'a baktı.

Asha; Hangi rüyadan bahsediyorlar? Eminim ki o rüyayı da görmüşsündür, Horace, yanılıyor muyum?

Horace bir iç çekti, herkesin gözü sırayla onlara kaydı.

Horace; Üzgünüm ama yanılıyorsun, Asha. Rüyalarımda nerede neleri göreceğimi kendim seçmiyorum.

Asha yutkundu. Gözleri bir an Asha'ya çoktan gözlerini dikmiş olan Enoch'a kaydı. Horace'ın rüyalarında sadece bir çift çok nadir görülürdü ve bu çiftin de Enoch ve Asha olması garipti. Çünkü ikisi birbirleriyle zorunlu olmadıkça asla iletişimde değillerdi.

Horace'ın göstereceği bütün rüyalar bittiğinde herkes odalarına gitti. Asha'nın aklı o rüyada kalmıştı, ne görmüşlerdi? Rüyadaki Enoch hangi rüyadan bahsediyordu? Asha'nın neyi hemen kabullenmemesi gerekiyordu?

Asha

Aklımda deli deli sorular vardı ama bunların hepsini bir kenara bırakıp kitaplığımdan bir kitap seçtim. Odamdan çıkıp doğruca küçüklerin yatakhanesine gittim. Claire, Millard, Bronwyn, Hugh, Fiona ve İkizler kendi yataklarında oturuyorlardı. Odanın ortasına bir sandalye çektim. Kitabımda rastgele bir bölüm açıp okumaya başladım.

"Bir varmış bir yokmuş.. Dünyanın bilinmeyen bir ucunda, Sevgili Bay Carl'ın eseri olan Carol Krallığında olaylar bitmek bilmiyormuş. Carl ilk olarak eşi Quill tarafından aldatılmış, sonrasında ise annesiz kalmaya dayanamayan kızı Daphne şatoyu terk etmiş. Köy içindeyse bir daha görülmemiş."

---

Asha gözlerini bir an kaldırdı, gözlerini herkeste gezdirdi. Sonrasında tekrar kitaba odaklandı.

"Kral endişe içinde köyde kızını ararken köy sakinleri yeni ihbarlar yapmaya başlamışlar. Yolun sonundaki küçük, terk edilmiş evden gelen çığlık seslerine dair. Kral ilk başlarda umursamamış ama şikayetler artınca bir kaç çalışanını o eve göndermeye karar vermiş. Günler, hatta haftalar geçmiş ama çalışanlar geri dönmemiş. Kral bir kaç ay sonra yanına aile yadigârı kılıcı alıp yola çıkmış. Doğruca o eve gitmiş.."

Asha devam etmek istemiyordu ama çocukların meraklı bakışları ona pes ettiriyordu. Her duraklamasında çocukların meraklı ve masum bakışlarıyla karşılaşıyor, pes edip okumaya devam ediyordu.

"..Kral eve varmış ve içeri girmiş. Gördüğü tek şey ise pis,böceklerle dolu bir ev ve bazı vampir cesetleri olmuş. Temkinli adımlarla eve adım atmış, içeride gezmeye başlamış ve yalnız, titreyen bir kız görmüş. Kız tanıdıkmış ve Kral onun kim olduğunu anladığında şok olmuş. Kızı Daphne duruyormuş karşısında. Bir enkaz gibi duruyormuş. Saçları dağınık, elleri yaralı.."

Asha keskin bir nefes verdi.

"Ve Daphne de onları fark ettiğinde dediği tek bir şey olmuş. Daphne'nin dudaklarının arasından şu sözcükler çıkmış; 'Bana! İkizimi! Verin!' "

"Kral bu ses tonu karşısında irkilmiş. Sanki kızını sakinleşmek ister gibi ellerini kaldırmış, hafifçe sallamış. 'Ama biliyorsun ki o öldü, Daphne!'"

More Chapters