LightReader

Chapter 14 - Gün 2: Corehold

"Bu. Yani. Şey. Nasıl bir hikayeydi bu amınakoyayım?!"

"Nankörlük yapma. Hikaye anlatmamı istedin. Bende anlattım. Ayrıca yolun bitmesine 2 dakika falan kaldı şuan boş yapmanı çekecek durumda değilim, hızlı yürü, az konuş bir de, vardıktan sonra ne anlatacaksan anlat artık, kısaca özetlemek yerine bütün yoldur merak ettirmeyi seçtin, harbiden önemli olsa iyi olur."

Klint boynunu kıtlatıp havalı ve durgun durmaya çalışıyordu "Aahahaha tabii tabii tabii, sen nasıl dersen-"

Faust yürürken bi anda Klint'in önüne elini koyarak onu durdurdu, ileriye bakıp yüzüne sıcak huzzurlu bir gülümseme takındı gözleri kısıldı ay ışığının güzelliğinin de etkisi ile, ama bu güzellik değildi O'nun, Faust'un yüzünü güldüren.

Klint, Faust'un elini hızla, agresif bir şekilde geri savuşturdu birkaç saniye geçtikten sonra

"Ne oldu gene amınakoyayım Faust?!" diye bağırıp çağırdı ama Faust sadece Klint'in daha yeni savuşturduğu sol kolunu omuz hizasını biraz geçecek şekilde yukarı, önüne doğru kaldırdı bir yandan işaret parmağı da aynı yönü gösteriyordu

"Ah...Kardeşim, şuna bir bakarmısın, şu güzelliğe, asalete işte insanların eskiden uğruna savaştığı türden bir şey bu, benim, bizim uğruna savaştığımız bir şey bu, her gün görüyor, her gün içinde yatıyoruz ama benim için asla, asla ama asla bir kere dahi olsun eskimedi, her zaman yeri, anlamı aynı."

Şimdi, bendeniz sayın anlatıcınız sizlerden bir şey hayal etmenizi istiyorum, bir kale? bir ev?

Hayır, yuva.

Düşünün, hayal edin, yada ne derseniz artık, çift kapılı tahtadan bir giriş, siyah taştan duvarlar, bazı yerler çelikle sağlamlaştırılmış girişinde, etrafında, çevresinde ebedi alevler ile süslenmiş meşaleler, iç ısıtıyor, kıpkırmızı, külleri bile güzel kokuyor kimisine, bakınca dosta güven düşmana korku veriyor, önünden bakınca birbirlerine paralel, yan yana duran iki cam aynı gözler gibi duruyor bu kalenin üstünde, zindana da benzemiyor değil aslında? Camlarının ve pencerelerinin altındaki taş çıkıntılardan iki çift uzun, ağır zincirler sarkıyor uçlarıda keskin, nedenmi? Bana sormayın, elbet bir gün öğreniriz değil mi? Adeta giriş kapısına doğru bizde eşlik eden, yada yolu gösteren kazıklar da var, onlarıda unutmamak gerek, kim bilir belki bir gün bir işe yararlar ha? Gerçi üstlerinde kurumuş kan da bol bol var aslında.

Güvenlik için etrafında bariyer bulunmakta, tabi sefil insanların göremeyeceği kadar iyi olduğundan haberiniz bile olmaz. Şimdi, dışında bu kadar iş var ama asıl mesele içi, daha çok içindekiler, "kişiler" diyelim, eğer bir gün bir şekilde bariyeri aşarsanız, ve yeteri kadar güçlü olup burayı Corehold'u süpriz yumurta gibi açmaya karar verirseniz, şey.

Umm.

Yaniii.

Hoş karşılanmazsınız. İçini de merak ediyorsanız. Bana sormayın, Faust zaten ben bunları sizlere anlatırken içeri çoktan girdi, onun bakış açısından görmeniz daha iyi.

Son olarak "taze mi taze" bir bilgi daha vereyim;

Corehold, içinde onlarca Eternal barındırıyor.

More Chapters