LightReader

Chapter 4 - Ruhların tanışması

Sohbetimiz öyle akıyordu ki, kendimi gitgide ona daha çok çekilirken buluyordum.

"Leon?" dedim.

"Efendim, Valeria?"

"Önceki şehrini neden terk ettin? Sadece okumak için mi? Ailene ne oldu?"

"Sadece okumak için," dedi ama sesindeki tonda bir şeyleri sakladığı çok belliydi.

"Ama—" diyecektim ki sözümü kesti.

"Hava iyice karardı. Hadi, gidiyoruz."

"Nereye?"

"Birileri yurttaki eşyalarını çabucak unuttu sanırım."

Gerçekten de… Yurt yangınını, eşyalarımı tamamen unutmuştum.

"Şey Leon… Bana en azından bir kazak verebilir misin? Ceketin içine giysem… Pijamalarımla dışarı çıkmış olacağım."

"Doğru… Ben onu tamamen unutmuşum. Bekle."

Odasından siyah bir boğazlı kazak getirdi.

Banyoya gidip giydim. Biraz büyük gelmişti ama ben de öyle küçük yapılı sayılmazdım.

"Nasıl olmuş?"

"Gayet iyi."

"Artık ceketini benden alabilirsin, teşekkür ederim."

"Hayır, o da sende kalsın. Üşümeni istemem. Ben zaten kalın giyindim."

Kendisi de kahve-siyah arası bir kazak giymişti; her zamanki gibi şık ve özenliydi.

Birlikte arabaya indik.

"Merak ediyorum," dedim. "Hiç renkli giyinmez misin? Hep böyle koyu koyu… İçin daralmıyor mu?"

"Seviyorum ben siyahı. Bana iyi geliyor."

"Ruh emici…" diye kendi kendime güldüm.

Bana hafif sinirli bir bakış attı, sonra o da güldü.

"Yurda yakın park etmeyelim, çok dikkat çeker. Bir şey olmasın," dedim.

İnince biraz yürüdük. Bir süre sonra Leon

"Al bakalım, bu atkıyı iyice sar kendine. Yüzün gözün görünmesin," dedi.

Kendisi de kapüşonunu ve maskeye benzeyen bir şey takmıştı.

Etrafta pek kimse kalmamıştı. Yangın söndürülmüş, enkaz karanlığın içinde bize bakıyordu.

"Nasıl gireceğiz? İlk katlar tamamen yanmıştır," dedim.

"Gel benimle," dedi ve elimi tuttu.

Arka taraftaki yangın merdivenine tırmanmaya başladık.

Elimi öyle sıkı tutuyordu ki, düşsem bile bir şey olmayacakmış gibi bir güven veriyordu.

"Leon…" diye fısıldadım. "Sence bu güvenli mi?"

"Değil," dedi hiç saklamadan. "Ama ben yanındayım. Hem bütün eşyaların orada kaldı. İstersen tek başıma çıkarım."

"Olmaz, ben de geliyorum."

Şansımıza odam balkonun bulunduğu taraftaydı ve diğerlerine göre çok yanmış görünmüyordu. Ama her yer is içindeydi.

"Dikkatli ol," dedi Leon.

Balkondan içeri girdik.

Etraf iç açıcı değildi ama en azından tamamen kül olmamıştı. Hemen dolabıma koşup sağlam kıyafetleri torbalara doldurmaya başladım.

Leon da etrafa bakıyor, bazı eşyaları gösterip "Bunu almana gerek var mı?" diye soruyordu.

Kıyafetlerden sonra değerli birkaç eşyayı daha topladım.

Kol çantama bir şey olmamıştı; sadece sapı biraz erimişti. Kartlarım ve param güvende olduğu için büyük bir "oh" çektim.

"Valeria."

"Efendim Leon? Kusura bakma, işim bitmek üzere."

"Bu bileklikle fotoğraf… Senin mi?"

Elinde biraz yanmış bir fotoğraf ve çelik bir bileklik duruyordu.

"O…" dedim, gözlerim kaçarken. "Birinden hatıraydı. Çok da önemli değil. Bileklik istersen senin olabilir."

"Teşekkür ederim," dedi; sesi hafif hüzünlüydü ama üzerinde durmadım.

Nihayet toparlamıştım. Leon'a döndüm, tam konuşacaktım ki bir ses duyuldu:

"Hey! Orada birileri mi var? Hey!"

Leon hemen ışığı kapattı, elimi tuttu.

"Hemen çıkmalıyız."

Eşyaları kapıp inmeye başladık. Sesler hâlâ yaklaşıyordu.

"Aah!"

"Ne oldu?"

"Ayağım takıldı… Bir şey yok, sadece basamıyorum ama inerim."

"Dur, zorlama. Bekle," dedi.

Eşyaları elimden aldı, bir şekilde aşağı inmeyi başardık.

Biraz uzaklaştıktan sonra,

"Dur, bileğine bakalım."

"Bir şey yok dedim ya Leon, iyiyim ben."

"Olmaz öyle," dedi ve bileğime baktı.

"İncitmişsin. Muhtemelen… sakar kız."

"Alışkınım, bir şey olmaz," dedim.

Arabaya vardık, eşyaları yerleştirdik. Çok bir şey yoktu zaten; benim de fazla eşyam yoktu.

Leon bana döndü.

"Evet hanımefendi… Şimdi seni tanıma sırası bende. Sen kimsin?"

More Chapters