Güldü.
"Senin… Hayal gücün hep bu kadar geniş midir?"
"Neden gülüyorsun ya? Bence merak etmekte haklıyım, seni hiç göremedim."
"Öncelikle…" dedi, yüzü bana hâlâ çok yakındı. Yanağımdan tuttu, gözlerimin içine baktı.
"Bu kadar güzel gözlerle bana bakarsan, sana hayır diyemem ki," dedi.
"O zaman çıkaracak mısın?"
"Peki madem."
Kel falan değildi; kulakları da normaldi.
"Aaa, sen kel falanda değilsin. Kulakların da gayet insan gibi."
"Saolun, hanımefendi. Testinizden geçtim mi?"
Ona gülerken, saçının sol tarafına gözüm takıldı; kırmızılıklar gördüm, belki alerjiydi. Beni fark etmiş olacak ki, ben bir şey demeden:
"Ee, hanımefendi, ısındınız mı?" dedi.
"Isındım, teşekkür ederim."
"Hala tanışmadık seninle. Ben Leon"
"Haklısın. Ben de Valeria,"
ve elini uzattı. Gerçekten yumuşak elleri vardı, bir erkeğe göre.
"Bana eşyalarımı kurtarabileceğini söylemiştin. Bunu cidden yapabilecek miyiz?" dedim.
"Biraz havanın kararmasını bekleyeceğiz bunun için. O zamana kadar istersen evime gidebiliriz. Aç mısın?"
"Sana neden güveniyorum bilmiyorum."
"Çünkü güvenmek istiyorsun. Güvenecek birine ihtiyacın var."
"Pekâlâ… Gidelim. Sanırım bana bir şey yapacak olsan çoktan yapmıştın."
Sadece güldü ve arabayı sürmeye devam etti. Yaşı benimle aynı gibi görünse de, oldukça profesyonel araba kullanıyordu. Açıkçası etkilenmiştim.
"İşte geldik."
"Burası mı?"
"Evet. Çok büyük değil ama bana yetiyor."
Gerçekten ufak, sade ama temiz ve düzenli bir evi vardı.
"Ne diyeceğimi bilmiyorum… Her şey için teşekkür ederim."
"Teşekkür etmene gerek yok. Tüm yaptıklarım sadece içimden geldiği için."
"Leon…"
"Efendim?"
"Sen bu şehirde mi büyüdün?"
"Hayır. Aslında iki senedir buradayım. İlk senemde sadece çalıştım; ailemden bağımsız bir hayat kurmam gerekiyordu. Ayaklarımın üstünde durabildiğimde ise okula başladım."
"Gerçekten hayran kaldım."
"Teşekkürler. Sizin beğenileriniz benim için bir şeref."
Kıkırdadım.
Bana eliyle mutfağı işaret etti. Ev zaten 1+1'di.
"İstersen elini yüzünü yıka, ben de mutfakta olacağım. Banyo şurada."
"Teşekkür ederim."
Elimi yüzümü yıkadım; gerçekten her yerim is içinde kalmıştı. Biraz toparlandıktan sonra saçlarımı düzelttim ve mutfağa doğru yürüdüm.
"Vay canına… Gerçekten güzel kokuyor. Beyefendi yemek konusunda da yetenekliymiş," dedim gülerek.
"Kendi kendine bakmaya alışınca insan bazı yetenekleri ister istemez kazanıyor," diye kikirdadı.
"Ama…" dedim tezgâha göz atarak, "hepsini aynı anda pişirirsen suları birbirine karışır. Sırayla yapmalısın."
"Bu işlerden anlıyorsun herhalde," dedi.
Aynı tonla onu taklit eder gibi, "İnsan kendi kendine bakmaya alışınca kazanıyor," dedim ve ikimiz de güldük.
Birlikte masayı hazırladık, ardından yemeğe oturduk.
"Ee, Leon Bey… Sizin hakkınızda biraz bir şeyler öğrenmek istiyorum."
"Aynı şekilde ben de, hanımefendi," diye karşılık verdi.
"Bir şey soracağım ama çekiniyorum."
"Sor, çekinme lütfen."
"Biz… daha önce tanışmış mıydık?"
Gözlerime baktı, ardından gülümsedi.
"Böyle gözleri görseydim asla unutmazdım," dedi.
Bir an duraksadım, zihnim geçmişe gitti.
"Valeria…"
"Aa, pardon. Fark etmeden daldım."
"Bir şey mi oldu?"
"Hayır… Sadece aklıma ilk aşkım geldi. Ona benziyorsunuz."
"Nasıl biriydi?"
"Boşver… Şu an seni tanımak istiyorum."
"O kadar tanınacak bir şeyim yok aslında," dedi omuz silkerek. "Kendi hâlimde yaşıyorum. Arabalarla ilgileniyorum. Üniversitedeki ilk senem, hukuk okuyorum."
"Vay be… Zekiyiz yani," dedim takılarak. "Zaten o Subaru'dan zevkli olduğunu anlamıştım."
"İlk senen mi? Ben senden büyük müyüm?"
"Bir sene çalıştığımı unutuyorsunuz sanırım, küçük hanım."
"Haklısın, özür dilerim."
"Arabalardan anlıyor musun?" diye sordu.
"Ergenliğimde çok meraklıydım, sonra zamanla geçti," dedim.
"Ne yazık…" deyip güldü.
Ben de ona eşlik ettim.
