LumenBorn #2
Işığın dünyanın evlatlarını kutsamasına 2 gün kaldı.
Sabah alarm çalmadan önce uyandım. Dün uyuya kalmışım. Sağıma bakınca Rex'in tepe taklak şekilde yattığını görünce gülmeden edemedim. Annem kapıyı tıklatarak odaya girince Rex'in yatışını görüp kahkaha attı. Seslere uyanan Rex daha hiçbir şeyi anlamamıştı. Annem "Sofraya gelin de bir kahvaltı edin, okulda zihin açıklığı verir." diyerek aşağıya indi.
Rex'e baktığımda koşarak banyoya girip kapıyı kilitledi. Uyanık şerefsiz, boşluğuma denk geldi. Ondan önce uyanıp da nasıl ona kaptırabildim duş sırasını?
Rex'in duş almasını beklerken biraz internette gezdim. En sonunda paşamız duştan çıkınca içeri girdim ama içerisi sıcak su yüzünden sıcaktı ve ben sıcaktan nefret ederim. Hızlıca soğuk suyun altına girip yıkandım. Rex asla soğuk su kullanmıyordu, dayanıksız herhalde.
Hızlıca bir duş aldıktan sonra dışarı çıktım. Giyinirken Rex çoktan giyinmiş beni bekliyordu. Arada sırada da internette gördüğü yakışıklı çocukları bana göstererek "Benim karşıma neden böyleleri çıkmıyor ya?" diyerek sızlanıyordu. Aşağı inerken şakasına "Gay." diyerek sinirlendirmeye çalışıyordum ama Rex'in hiçbir ciddi anlamda sinirlendiğini görmemiştim.
Bazen bize bağırıyordu ama onu bir dövüşte görmek isterdim aslında. Emre'yi de çok fazla dövüşte görmedim. Benim aksime ikisi pek kavgaya girmezdi. Neyse…
Sofraya oturunca Rex ve babamın iyi anlaştığını gördüm. En azından kötü anlaşmıyorlar, bu iyi bir şey. Yemekler bitince çantamızı alarak okula doğru giderken okulun girişinde Emre'yi gördüm. Hemen yanına giderek "Burada ne işin var? Senin okulun buranın tam tersinde." dedim. O da bana dönerek "Siz iki salağı tek başına bırakamazdım, ben de bu okula geldim." deyince sevinmiştim. Artık bütün arkadaş grubum aynı okuldaydı.
Müdürün odasına girince bizi sınıfımıza götürdü. Sınıfa girince herkesin yüzünde klasik şaşkınlık ifadesi vardı. Zaten ne zaman sınıfa yeni birisi gelse herkes böyle bakıyor. Hocamız kendimizi tanıtmamızı isteyince her birimiz sırayla kendimizi tanıttık.
En son hoca neden okul değiştirdiğimizi sordu. Emre "Arkadaşlarım buraya geldiği için bu okula geldim." dedi. Rex ise "Eski okulum devlet okuluydu, ben de burada daha fazla arkadaşım olacağı için burayı seçtim." dedi.
Sıra bana gelince yalan söylemeyi düşündüm ama yakalanacağımdan korktuğum için "Kavgaya karıştım." dedim. Hemen Emre araya girerek "Büyük bir kavga değildi." diyerek yumuşatmaya çalıştı. Rex de yalanın devamını getirerek "Müdürün oğlu da orada olduğu için, oğlunun orada olduğunu gizlemek için Arda'yı suçladı." dedi. Eh al sana yalanlar kralı… Hemen iki dakikada uydurdular.
Hocamız başını sallayarak bize oturmamızı söyledi. Biz de en arkaya oturduk. İlk ders matematikti. Emre dışında aramızda matematik seven yoktu zaten. Aslında ben hiçbir dersi sevmiyordum ve notlarım da iyi değildi. Rex ise nefret etse de derslerinde çok başarılıydı ama bunun yanında aşırı bir tembelliği vardı.
Emre sadece çok sevdiği dersleri çalışırdı. Çok garip notları var; bazı dersler 100'e yakınken bazıları 30–40 civarıydı. Hocanın yavaş anlatışı uykumu getirmeye başladı. Hızlıca Rex'in arkasında saklanarak uyudum. Sonrasında gözlerimi Emre'nin beni sallamasıyla açtım. Ders bitmişti, kantine iniyorlardı.
Rex bizden önce kantine inmişti. Kantine inince Rex'i aramaya başladık ama pek zor olmadı. Kantinde masaya yaslanmış, etrafında da bir sürü insan vardı. Hemen kaynaşmaya başlamış diğerleriyle. Biz gidince diğerleri bana bakmaya başladı, sonrasında "Görüşürüz." diyerek yavaş yavaş yanımızdan ayrıldılar.
Emre garipseyen bir bakışla "Bu da neydi?" dedi ama bunun cevabını ben de bilmiyordum. Bunun hakkında konuşarak yemek yemeye başladık. Rex hızlıca yemek yiyip ayağa kalktı. Bizi beklemesini söyledik ama "İşim var." diyerek hızlıca diğerlerinin yanına gitti.
10 dakika sonra yanımıza gelip olayı anladığını söyledi. Olay şuymuş: Benim hakkımda birisi okula dedikodu yaymış. Tabii bunu yapanın kim olduğunu tahmin etmek zor değildi.
Dedikodu ise şöyle: Ben Ahmet'i Esma ile ders çalışırken aniden dövmeye başlamışım, sonrasında beni ayırmaya çalışan Esma'ya da bir iki tane geçirmişim. İkisi de hastanelik olmuş. Bu yüzden herkes benden korkuyor.
Olayı anlatmayı bitirince Rex bana dönerek "Haklılar, ders çalışıyorlardı." dedi. Ona sorgulayıcı bir bakış attım ve şakasına devam etti: "İnsan bedenini incelemek de bir ders, hiç mi biyoloji okumadınız aq?" deyince istemsizce gülmeye başladık.
Bu herkesin bizden korkması Emre'ye de bulaşmıştı. Diğerleri ben ve Emre'den çekiniyordu. Emre buna alışıkdı, sonuçta diğerlerinin ne düşündüğünü hiç takmadı. Ama ben kızlarla fazla konuşmasam da erkeklerle durmadan sohbet eden birisiyim.
Rex bana dönerek "Elimden geldiğince bu dedikoduyu ortadan kaldıracağım." diyerek omzuma elini koydu.
Tam kantinden çıkacakken iki adet keko bize bağırarak yavaş yavaş gelmeye başladı:
"Erkeğe yakışır mı lan kadın dövmek? Siz gay misiniz, top musunuz?"
Kekolar bunu deyince Rex elini kaldırarak "Ben gay'im aslında ama kadın dövmedik." deyince etraftakiler gülmeye başladı.
Emre ve ben kavga çıkacağını anladık. Biz kavgaya hazırlanırken Rex aniden geri çekilerek "Ben gerekmedikçe kavga etmem. Siz zaten bunları hasat edersiniz." dedi ve oturdu. Eh, zaten söylediği doğruydu.
İkisi de zarganaydı, acaba nelerine güvenerek üstümüze geliyorlardı? Okulun ilk haftasında kendilerini kızların gözünde yükseltmeye çalışıyorlar herhalde.
Tam kavga çıkacakken müdür aniden kapıdan içeri girdi. Müdürü görünce bizim kekolar anında ortadan toz oldular. Biz de sakince sınıfa doğru çıktık. Ben yine en iyi yaptığım şeyi, uyumayı seçtim.
Gözlerimi tekrar açtığımda herkes aşağıya doğru iniyordu. Merak edip ben de indim. Koridora iner inmez garip bir şey fark ettim: İnsanlar beni görünce hızla kenara çekiliyor, sanki hastalık taşıyormuşum gibi yol açıyorlardı.
Ben yaklaştıkça fısıltılar başladı:
"Bak o işte…"
"Masum iki çocuğu öldürmek üzereymiş diyorlar."
"Kız arkadaşını da hastanelik etmiş…"
"Göz göze gelme, manyakmış…"
Her adımımda hissettim o bakışları. Kimse benimle konuşmuyor, kimse gerçeği sormuyor. Hepsi sadece duydukları yalana inanıyor.
Rex ve Emre'yle birlikte bir şeyler yemek için oturunca yanımıza o iki çocuk geldi. Aniden fısıldaşmalarından gazını arkalarına alarak konuşmaya başladılar:
"Acaba merak ediyorum, bu okulda da durduk yere ders çalışan insanları hastanelik edecek misin?"
Emre ve ben ayağa kalkarak üzerlerine yürüdük. Onlar hemen arkaya çekilerek mesafelerini korudular. Baktığım zaman insanların tam ortasında kalmıştık.
"Benim öyle bir şey yapmayacağımı beni tanıyan herkes bilir—" diyecekken kekolardan birisi sözümü keserek "Kanka fazla konuşmayalım, belki bizi de hastanelik eder." diyerek saçma bir şekilde kahkaha atmaya başladı.
Rex de bizim yanımıza gelmişti. Emre sinirle tam çocuklara dalacakken Rex onu durdurarak "Dur, merak ediyorum. İki şempanze teknik olarak ne kadar saçmalayabilir?" deyince kekoların yavaş yavaş sinirlendiği belli oluyordu.
Artık Rex'e de sallamaya başladılar:
"Sen büyükler konuşurken araya girme inek, yoksa arkadaşın için sinirlendin mi? Bize ne yapacaksın acaba?"
Rex sakin ama tehditkâr bir sesle:
"İnan bana sinirlendiğimi görmek istemezsin. Hem sen kim olduğunu sanıyorsun da beni sinirlendirecekmişsin? Karşımda durmaya bile layık değilsin." dedi.
Kekolar araya girmeye çalıştı ama Rex devam etti:
"Herhangi bir yeteneğiniz yok. Başarısız zavallıların tekisiniz. Sizin de 1–2 yıl sonra sokaktaki dilencilerden farkınız kalmayacak."
Rex kekoları aşağılamaya devam ederken ikisi de dayanamayarak Rex'e saldırmaya çalıştı. Rex onları tutarak yere serdi ve diğerlerine dönerek:
"Sizin hiç beyniniz yok mu? Nasıl olur da bu kadar bariz bir dedikoduya inanırsınız? Bu kadar nazik birisi sizce kimseye zarar verebilir mi?" dedi.
Herkes sustu ama bu Rex'i ciddi olarak kızdırmıştı.
"SIZE SÖYLÜYORUM! NEDEN SUSUYORSUNUZ? AZ ÖNCE YÜZÜNE BAKARAK FISILDASIYORDUNUZ! SIZE SORUYORUM, ELİNİZDE KIZIN YARALANDIĞINA DAİR KANITINIZ VAR MI? TABİ Kİ YOK! ULAN GERİZEKALILAR!
SİZ BU AKILLA ANCA PARMAĞIMI PRİZE SOKMAYAYIM, YÜKSEK BİR YERDEN ATLAMAYAYIM YOKSA ÖLÜRÜM GİBİ ŞEYLERİ ANCA DÜŞÜNEBİLİRSİNİZ!"
Deyince tüm salonda sadece Rex'in sesi yankılanıyordu.
Birden birkaç kişi konuşmaya başladı. Bana inandıkları için umutlanacakken herkes tam aksine Rex'in de suça ortak olduğuna dair şeyler fısıldıyordu.
Bunu duyunca Rex onlara dönerek:
"Eğer ki bir gün sizinle kavga edersem, o zaman anlarsınız doğru olup olmadığını!" dedi ve hızla oradan uzaklaştı.
Emre de arkasından gitti. Ben de onların arkasından gitmek istedim ama ayaklarım yürümek istemedi.
Sanki lanetliymişim gibi bana bakıyorlardı. Hepsinin yüzünde tiksindirici bir ifade vardı. O an tek bir hareketle hepsini burada yok etmek isterdim… Ama oradan kaçabildim. Kaçtım, arkama bakmadım bile.
Bütün o karanlık, tiksindirici insanların arasından hızlıca geçtim. Hiçbir zaman yüzlerini görmemeyi umarak…
Neden yapmadığım şeyleri de üzerime yıkmaya çalışıyorlar?
Yakın zamana kadar etrafım arkadaşlarla çevriliydi. Şimdi yapayalnızım. Hastanelik etmek mi? Sadece Ahmet'i dövdüm ve öğrendiğim kadarıyla burnu bile kırılmamış. Benim elim ondan daha fazla zarar görmüştür.
Bunları düşünürken çoktan sınıfa kadar gelmiştim.
Ama o yaşananlardan sonra tekrar bu sınıfa dönmek istiyor muyum?
Tekrar o insanların yüzüne bakmalı mıyım?
Hayır. Yine yüzüme baka baka, sanki ben duymuyormuşum gibi hakkımda dedikodu yapacaklar.
Bir anda çantamı alıp koşarak okuldan çıktım. Eve ulaşınca nefes nefese kalmıştım.
Odama girip kapımı kilitledim ve kendimi her şeyi unutabildiğim tek yere — yatağa — attım.
