LightReader

Geçit Protokolü(Türkçe)

Arda_Uskaner
7
chs / week
The average realized release rate over the past 30 days is 7 chs / week.
--
NOT RATINGS
566
Views
Synopsis
Geçit Protokolü Altı operatif. Sayısız zaman çizgisi. Hepsini bükebilen tek bir varlık. Vanguard 6, parçalanmış dünyalar, bozulmuş zaman çizgileri ve başka hiçbir ekibin cesaret edemediği insan dışı tehditlerle başa çıkmak üzere eğitilmiş seçkin bir timdir. Bir geçit arızası ekibi bilinmeyen koordinatlara savurduğunda, her biri tehlikeli bölgelerde ekipmansız, desteksiz ve tek bir hedefle baş başa kalır: hayatta kalmak ve yeniden birleşmek. Neon ışıklarıyla parlayan yabancı şehirlerden, unutulmuş medeniyetlerin çürümüş kalıntılarına kadar her görev yeni bir dehşeti ve zamanı ve mekanı bükebilen şekil değiştirici bir varlık olan Nethrak hakkında daha derin sırları açığa çıkarır. Her dünyanın kendi kuralları vardır. Her karar yeni bir yankı yaratır. Ve ilerledikçe... evren çökmeye başlar. Geçit açıldı. Protokol başladı.
VIEW MORE

Chapter 1 - Yırtıkta Kaybolanlar

BÖLÜM 1

Merkez Üs / Zaman Kapısı Odası

Metalik zeminde yankılanan adımlar. Gökyüzüyle teması kesilmiş devasa bir odada altı silüet hazırda bekliyor. Gözlerinde kararlılık, bedenlerinde gerilim. Duvarlarda titreşen ışıklar geri sayımın başladığını gösteriyor.

[Merkez Kontrol Anonsu – Kadın Sesi]

"Vanguard 6, koordinatlar giriliyor... harekete hazırsınız."

Bir anlık sessizlik. Cole, grubun önünde bir adım öne çıkar. Gözlerini ışıkla dolan portala dikmiştir. Yanındaki monitörde enerji seviyesi titreşiyor.

"Anlaşıldı Merkez."

"Vanguard 6 hazır, kule dinlemede."

[Merkez]

"Bağlantınız sağlam. Çekirdekleriniz tam kapasitede çalışıyor. Tüm bilgiler sisteminize yükleniyor."

Ekip üyeleri gözlüklerine, lenslerine, bilek içindeki vericilere göz ucuyla bakar. Her biri başını sallar. Damarlarında bilgiyle birlikte nabız artar.

[Merkez – ton düşer, ciddileşir]

"Hedefiniz... geçmişin kırılma noktalarında izini sürdüğümüz bir şekil değiştirici manipülatör."

"Kod adı: Nethrak."

"Türünün ilki. En tehlikelisi. Ve bu, ona en çok yaklaştığınız an olabilir."

Birbirlerine bakan altı kişi, tek kelime etmeden anlaşıyor. Her biri bu görevin, öncekilerden çok daha ölümcül olduğunu biliyor.

[Merkez]

"Koordinatlar girildi. Yolculuğa geri sayım başlıyor."

3... 2... 1...

Göz kamaştırıcı bir ışık her yanı sarar. Zemin titrer. Kapı açılır. İçeriye geçmişin yankısı dolarken merkez son uyarısını yapar:

"Dikkatli olun... Orada kimseye güvenmeyin. Ve..."

"Aktivasyon çiplerinizin kodunu asla unutmayın."

Tharion'un Yüzeyi

Daha önce bu topraklara hiç ayak basmamışlardı.

Havadaki yoğunluk garipti… nefes alabiliyorlardı ama ciğerlerinde bir baskı hissi vardı. Gökyüzü, Dünya'ya benziyordu ama tonda bir şeyler farklıydı. Renkler daha donuk, ışık daha sertti.

Altlarında uzanan zemin, ne tam toprak ne de taş… yumuşaktı ama hafifçe titreşiyor gibiydi. Sanki yaşlı bir yaratığın sırtında yürüyorlardı.

Burası Tharion'du.

Sistemlerine bu gezegenin ismi, atmosfer yapısı ve canlı örnekleri yüklenmişti. Ama gördükleri hiçbir şey, o verilerle örtüşmüyordu.

Evet, atmosfer solunabilir görünüyordu. Ama içgüdüleri başka bir şey söylüyordu: burada bir şeyler ters gidiyordu.

İlk fark eden Elias oldu.

Adımlarını yavaşlatıp çömeldi. Ellerini yere koydu. Parmaklarının ucuyla toprağın titreşimini hissetti. Başını kaldırıp Cole'a baktı.

"Bir şey yanlış," dedi kısık bir sesle. "Bu gezegen... uyum sağlamak yerine bizi gözlüyor gibi."

Cole gözlerini daraltarak çevreyi taradı. Bir an durdu, sonra başını eğip sadece tek kelime söyledi:

"Dizil."

Takım sessizce formasyona geçti. Hiçbiri konuşmadı.

Cole'un adımları yavaştı, dikkatliydi. Her adımdan önce birkaç saniye bekliyor, ardından ilerlemeye işaret veriyordu.

Sanki her yer mayınlıymış gibi…

Sanki Tharion'un kendisi onları izliyormuş gibi.

Tharion'un Karanlık Derinlikleri

Takım sessizce ilerlemeye başladı.

Adımlar temkinli, gözler tetikteydi.

Çünkü hedef... her yerde olabilirdi.

Her şeyin içinde saklanabilir, her şeyin ardında gizlenebilirdi. Belki de çoktan onların arasında bir yerdeydi.

Cole, formasyonu daraltmalarını işaret etti.

Ama artık çok geçti.

Yer bir anda sarsıldı.

Arkalarında toprak patlayarak havaya fırladı.

Önce çamur, ardından taş parçaları gökyüzüne saçıldı.

Zemin çatladı, genişledi, adeta can çekişen bir yaratığın sırtı gibi parçalanarak büyüdü.

"Dağılın!" diye bağırdı Cole.

Sesi sarsıntının uğultusuna karıştı.

Ekip tereddüt etmeden koşmaya başladı.

Ne olduğunu anlama fırsatları bile olmamıştı.

Yalnızca içgüdü vardı.

Ve hayatta kalma refleksi.

Toprak ayaklarının altından kayıyor, arka tarafta her şey paramparça oluyordu.

Sanki yerin altından bir şey dışarı çıkmaya çalışıyor, onları yutmak istiyordu.

Kimse arkasına bakmadı.

Çünkü orada ne olduğunu bilmeseler de...

bir şey vardı.

Henüz görünmüyordu.

Ama artık kesin olarak hissediliyordu.

Cole'un Yalnızlığı

Patlama, her şeyi yerle bir etmişti.

Ekip… dağılmıştı.

Her biri farklı bir yöne savrulmuştu.

Ve Cole... tam merkezin üzerindeydi.

Bilinç bulanıktı. Kulaklarında hâlâ yankılanan bir uğultu vardı.

Zemin soğuk, taşlıktı.

Ciğerleri sanki çökmüş gibiydi ama o... bir şekilde, ayağa kalkmayı başardı.

Dizleri titriyordu.

Sırtındaki güç çekirdeği tamamen tükenmişti.

Kırılmış, çatlamış, içindeki enerji son patlamada onu korumak için harcanmıştı.

Hiçbir şey kalmamıştı.

Silahı yoktu.

İletişim cihazı paramparça olmuştu.

Zırhın büyük kısmı yanmış, sadece üzerine yapışmış parçalanmış giysileri kalmıştı.

Eldivenleri bile yoktu.

Ama hâlâ hayattaydı.

Zihnindeki çip yerinden oynamıştı, rahatsız edici şekilde titreşiyordu.

Parmaklarını uzattı, dişlerini sıkarak onu çıkardı.

Yerde bir kenara attı. Şu anda, onun için yalnızca bir yükten ibaretti.

Gözlerini yukarı kaldırdı.

Ufukta bir şehir parlıyordu.

Neon lambaların parıltısı gökyüzünü aydınlatıyordu.

Mavi, mor, yeşil...

Tuhaf yazılar, kayar hologramlar, garip şekilli yaratıklar...

Hepsi bir aradaydı.

Sokaklar kalabalıktı. Müzik çalıyor, varlıklar kahkahalarla içki içiyordu.

Burası... bir başka dünya gibiydi.

Patlama onu şehrin yakınlarına savurmuştu.

Ama şu anda tek hedefi vardı:

Ekibi bulmak.

Ayakta zor duruyordu ama yürümeye başladı.

Adımları dengesizdi.

Fakat gözleri kararlıydı.

Çünkü yalnız olmak... Cole'un alışık olduğu bir şeydi.