Kraterin etrafında sessizlik vardı.
Rüzgâr, erimiş çeliğin kokusunu taşıyor; mavi beyaz patlamanın bıraktığı enerji hâlâ havada parlıyordu.
Hayatta kalan Otobotlar, çekirdeklerini düşük modda tutarak ağır adımlarla enkazın arasında dolaşıyordu. Herkes Bekçi'nin ya da Efendi'nin izini arıyordu… ama hiçbir şey yoktu.
---
Geriye Kalanlar
Valkyros'un yanmış kanatlarının yerine geçici plazma jeneratörleri takılmıştı.
— O patlama… çekirdeğin kendisini bile aşmıştı, dedi, gözleri hâlâ kraterin merkezinde.
Sornatek'in adını taşıyan anma plakası, kırık bir zırh parçasına yerleştirildi.
Thermablade'in bıraktığı plazma kılıçlarının sapları bulundu. Enerji hücreleri boştu, ama metal yüzeylerinde hâlâ savaşın izleri vardı.
Gravitor'dan ise hiçbir iz yoktu. Sanki yerçekimiyle birlikte kendi varlığını da silmişti.
---
Yarığın Fısıltısı
Gökyüzünde kalan tek yarık, normal gözle bakıldığında sadece ince bir çatlak gibiydi.
Ama Otobot sensörleri, ondan yayılan düşük frekanslı bir uğultu algılıyordu. Uğultu zamanla kelimelere dönüştü:
— Yıldızlar sustuğunda… yankılar konuşur.
Ironsurge'un iletim modülünden gelen son kayıt tekrar çalındı. Bu kez sinyal bozuk değildi.
— Burada hâlâ bir şey var… Bekçi gitmedi. Ama ne döndü, bilmiyorum.
---
Boşluğun Mührü
Araştırma ekibi, kraterin merkezinde Boşluğun Mührü adı verilen siyah, üçgen bir yapı buldu.
Metal değildi, enerji de değildi; dokunulduğunda hem soğuk hem sıcak hissi veriyordu.
Valkyros, elini çektiğinde parmaklarının ucunda kara kıvılcımlar dans etti.
— Bu… Efendi'nin zincirlerinden değil, dedi.
Yanındaki mühendis bot fısıldadı: — Belki de bu, ondan daha eski.
---
Karanlığın Dönüş Sinyali
Gece çöktüğünde, yarık hafifçe genişledi. İçinden çıkan ışık bu kez karanlık değildi; kırmızıydı.
Gökyüzünde sanki bir göz açılıyordu.
O an, tüm Otobot çekirdeklerinde aynı mesaj belirdi:
> "Geri sayım başladı."
Sayaç: 99… 98… 97…
---
Son Emir
Valkyros, geri kalan tüm savaşçılara seslendi:
— Bekçi yok, Efendi yok… ama yeni bir şey geliyor. Bu geri sayım bitmeden, bu yarığı kapatmalıyız.
Sessizlik içinde herkes çekirdeklerini savaş moduna aldı.
Gökyüzündeki yarık, her sayıda biraz daha büyüyordu.
Ve doksanıncı saniyede, yarığın içinden tanıdık bir siluet belirdi:
Yıldız Bekçisi… ama kanatları siyaha bürünmüştü.
---