Boran'ın Anlatımı
Silahı elime aldığımda, parmaklarımda hafif bir titreme hissettim. Bu, korkudan değil… içimde büyüyen öfkenin bedene yansımasıydı.
Cemal bana ihanetin kokusunu getirmişti, ama ben zaten uzun süredir hissediyordum.
Bizi içeriden kemiren bir yılan vardı.
Ve yılanın başını ezmek için önce sessizliği dinlemek gerekiyordu.
---
Gece yarısı Hazal uyurken, ben odanın köşesinde oturuyordum. Sigaramın dumanı tavana doğru ağır ağır yükseliyor, odanın loş ışığında gölgeler dans ediyordu.
İçimde tek bir cümle dönüyordu:
"Beni sırtımdan vuranın kurşunu, suskun olur."
Çünkü ihanet asla gürültüyle gelmezdi. Sessizce girerdi, güvenin içine, sofrana, odana. Ve sen fark ettiğinde çoktan kalbine saplanmış olurdu.
---
Ertesi sabah adamları topladım. Hepsinin yüzüne tek tek baktım.
"İçimizde biri var. Gölgelerle işbirliği yapan biri. Benim masama oturup benim ekmeğimi yiyen ama düşmanla fısıldaşan biri."
Gözler Çetin'e kaydı. Ama o, alıştığım soğukkanlı tavrını sürdürüyordu.
"Abi, eğer böyle bir hain varsa, kendi ellerimle boğarım."
Sözleri, dudaklarımdan yükselen sigara dumanı kadar soğuk geldi bana. Çünkü ihanet edenin en yüksek yeminleri, en zehirli olanlardı.
---
O gece bir plan yaptım.
Evin arka tarafında kullanılmayan depoyu hazırlattım. Adamlarımdan ikisine görev verdim: Herkesi sırayla çağıracaklar, orada kısa bir sorgudan geçireceklerdi. Ama gerçek sorgu başka yerdeydi.
Çünkü ben gölgeleri tuzağa düşürmek için bir sahte teslimat ayarlamıştım.
Kime güvenilmeyeceğini öğrenmenin tek yolu buydu.
---
Hazal şüphelendi. Yanıma geldiğinde gözleri ürkekti.
"Boran, bana söylemeden neye hazırlanıyorsun?"
Onun elini tuttum. Dudaklarımı alnına bastırdım.
"Hazal, bazen sessizlik silahlardan daha tehlikelidir. O sessizliği kırmazsam seni asla koruyamam."
Onun gözyaşları avuçlarıma damladı. O an anladım ki sadece benim değil, Hazal'ın kalbi de bu ihanetin gölgesinde kanıyordu.
---
Gece yarısı, beklediğim oldu.
Sahte teslimat konvoyu yola çıktığında, biri gizlice telefonla haber verdi. Adamlarım sinyalin kimden çıktığını takip etti.
Ve isim geldi önüme: Çetin.
---
Artık suskun kurşun zamanıydı.
Silahımı elime aldım. Depoya doğru yürürken içimde fırtınalar kopuyordu.
Çünkü Çetin, yalnızca adamım değil… kardeşim saydığım insandı.
Ama ihanetin kurşunu, kardeş bile olsa affetmezdi.