- Saat 8:00 -
Etraftan anlamadığım birçok ses gelirken, karanlık aydınlanmaya başladı.
Abimin bağırışları kulaklarımda netleşmeye başladı.
İbrahim : İsmail kalk çabuk ol. Burdan gitmemiz gerek.
Sesi titriyordu, korkuyordu ama belli etmemeye çalışıyordu.
Ben bayıldıktan sonra ne olmuştu. Hiçbir şey hatırlamıyorum.
Kolumdan tutup kalkmama yardım etti. Yıkılmış bir binanın altındaki bir boşlukta saklanıyorduk.
Yarıklardan püsküren insan ve bina yıkıntıları her yere dağılıyordu.
İsmail : N-nereye... nereye gideceğiz ki ?
İbrahim : Neresi olduğu önemli değil buradan gitmeliyiz, arka tarafta bir yarık açıldı eğer gitmezsek biz de öleceğiz.
Ağlamaya başladım. Annem... babam.... kardeşim.... vücudumda küçük kesikler dışında bir şey yoktu ama canım çok yanıyordu.
İbrahim : Zaman yok kalk gidiyoruz...
İsmail : ...
Kolumdan tutup çekmeye başladı. Her yer yıkılıyordu. Çok ağır kan kokusu burnumu yakıyordu...
Yerler ıslak... her yer kırmızıya boyanmış, güneş tepede... kendi parlak ışığıyla yerdeki cesetleri aydınlatıyordu.
Parçalanmış kol ve bacaklar, bağırsaklar ve organlar, kopmuş kafalardan dışarıya dökülen beyin parçaları, Dört bir yana dağılmıştı.
Gece olduğu için fark edememiştim, kendimi tutamadım ve kusmaya başladım.
Boğazım yanmaya başladı, kustukça daha çok canım yanıyordu, ama kendimi durduramıyordum.
gözlerimdeki yaşlar burnumdaki sümüklerle birleşip ağzıma kadar akıyordu.
Sonunda midemde bir şey kalmayınca kusmam bitti.
Ne olduğunu anlayamıyordum, bedenim... bedenim kontrolden çıkmıştı...
Ellerim ve ayaklarım titriyordu, ayakta duramıyordum.
İbrahim : Etrafa bakma bana bak, acele etmeliyiz hadi.
Abimin elinden tutuyordum, gökyüzüne bakarak yolumuzu belirliyordu.
Yukarı doğru baktığımda, aşağıya düşen yıkılmış bina ve insan kalıntılarının bize doğru geldiğini gördüm.
İsmail : G...Geliyorlar.. abi
İbrahim : Biliyorum sen sadece bana bak.
Düşen parçalar ucu ucuna bizi sıyırıp geçiyordu. Sanki hepsini hesaplamış gibiydi.
Zaten her zaman abim zekiydi. Herkes onu övüp dururdu.
Hiçbir zaman onun seviyesine çıkamazdım... çıkamayacağım da....
Şimdi bile o olmadan hayatta kalamazdım...
Şu anda bile onun rehberliğine ihtiyacım var...
Tek başıma hiçbir şey yapamam....
- Saat 9:00 -
İbrahim : İsmail şuraya bak ordaki yer tamamen sağlam gözüküyor.
Neredeyse 1 saattir yürüyorduk. Ayaklarım yara olmuş kanıyordu.
Evden öyle hızlı çıkmıştık ki terlik giyecek zamanımız yoktu.
Karşımda kocaman bir bina vardı. Abim orasının bir üniversite olduğunu söyledi.
Tam ortasındaysa devasa bir kule vardı, o kadar yüksekti ki bulutları deliyordu.
Kulenin etrafındaki bütün yapılar sağlamdı.
İbrahim : Acele et karşımızda yarık açılıyor, KOŞ !!
Tam önümüzde sarsıntıyla birlikte bir yarık açılmaya başladı.
Koşarken ayağım bir şeye çarptı ve yere düştüm...