LightReader

son ışığın uyanışı

viskiisevdalıyız
7
chs / week
The average realized release rate over the past 30 days is 7 chs / week.
--
NOT RATINGS
380
Views
Synopsis
Kendini Lara olarak büyüten kızıl saçlı bir katil.
VIEW MORE

Chapter 1 - SON IŞIĞIN UYANIŞI

SON IŞIĞIN UYANIŞI

 Gece şehrin üzerinde ağır bir battaniye gibi duruyordu. Sokak lambalarının titrek ışığı bile yorulmuştu sanki. Hava ne soğuktu ne de sıcak. Aslında ben soğuk olsa bile üşüyen ya da sıcak olsa bile hisseden biri değilim. Yapım böyle. Ne soğuk ne sıcak beni pek etkilemez.Başımı kaldırdım ve terastan tertemiz bir şekilde görünen o güzel dolunaya baktım. Dolunay bana her zaman iyi hissettirmiştir. İzlemesi keyifliydi. Etrafta ne bir ses ne de bir insan yoktu. Ben ise tıpkı bir gece nöbetçisi gibi öylece duruyordum terasta. 

Yalnızdım. 

Malesef. 

Ailemi tanımıyordum. Annem beni doğururken vefat etmiş babam ise... Ahh bilmiyorum işte. Düşünmek istemiyorum. Hem bana ne ki! Her zaman bu konuları düşünmemeliydim. Onlar olsaydı belki farklı olurdu düşüncesine giremezdim çünkü yoklardı ve belkilerle hayatta kalamazdım. Onlar yoksa bile başkaları vardı. Mesela Aysu. Ve dünyalar tatlısı kızı Yağmur. Bana iyi gelen sadece o anne ile kızdı. Hayatta onlardan başka gerçekten sahip olduğum kimse yoktu onların bile yolu bana nasıl düştü hala anlamam. Çünkü hayat benden hep alırdı hiç vermezdi.

Aysu'yu bulduğum günü düşündüm. Gözlerimi sımsıkı kapattım çünkü acı vericiydi ve kimsenin başına gelmemesi gereken şeyleri yaşamak zorunda kalmıştı. Peşine düştüğüm ve uzun zamandır aradığım bir adam vardı. ( Adam demeye bin şahit olanlardan.) Onu çok uzun zaman takip etmiştim ve sonra şehirden uzaklaşıp ormanda kaybolduğunu fark etmiştim. Onu bulmak benim için çocuk oyuncağıydı sorun onu bulmakta da değildi aslında herifin ölmemesi gerekiyordu ama ben onu öldürmek için can atıyordum çünkü pisliğin tekiydi.

Tabi ki benden haberi yoktu ama eğer olsaydı kendi mezarını kendi kazar toprağı üstüne bi şekilde kendi atardı ve bu dünyadan yok olurdu.

Bir gün yeniden ormana gittiğinde, onun ormanda ne yaptığını nereye kaybolduğunu çok merak ederek gizlice peşine düştüm. Bir mağaraya girmişti ve saatlerce çıkmamıştı. Onu uzaktan izliyordum ve mağarada görünen hiçbir şey yoktu. Ne bir ses ne bir görüntü. Kapkaranlık. Bir süre bekledim ama çıkmayınca hareket ettim. Ben yanına varmadan adım seslerini duyup saklanmıştım. Etrafına bakıp kimse olmadığını görünce yoluna devam etmişti. Nefes sesimi bile duymamıştı. Hatta topraktaki adım izimi bile görmemişti. Evet yağmur yağmıyordu ama buralar sık ziyaret edilen yerlere hiçte benzemiyordu ve bir adım attığınızda görünüyordu. 

Ayrıca parfümümün de kokusunu almamıştı !

Tam bir aptal gibiydi! 

Nasıl bunca zaman hayatta kalabildi diye düşünmüştüm çünkü ona çok yaklaşmıştım bir adım ötesinde, ensesindeydim ama ruhu duymuyordu. Aşırı dikkatsizdi ve hiç bir ayrıntıyı fark etmiyordu. Bu büyük bir hataydı.

O gittikten sonra mağaraya girerek etrafa bakmaya başlamıştım ama hiçbir şey yoktu. Küçücük bir ışık bile. Yaklaştıkça bir nefes sesi duyuyordum. Nefesimi tutup diğer nefese odaklanmıştım daha iyi duyabilmek adına. Tek bir kişiye ait gibiydi ve bu da burada ikinci kişinin ben olduğumu gösteriyordu. Sesi takip ederek onu bulmuştum.

Aysu'yu.. 

Telefonun flaşını açarak nerede olduğunu bulmuştum. Çok sık şaşıran biri değilimdir ama o gün şok olmuştum çünkü garip bir şeyler hissetmiştim .

Aysu çırılçıplak bir şekilde elleri mağaranın tavanına bağlı şekilde öylece duruyordu. Hamile gibiydi çünkü kocaman olmasa da bariz bir şekilde görünen bir karnı vardı. Baygın gibiydi emin değildim ama gözleri kayıyordu. Sanki günlerce hiç durmadan, gece gündüz ağlamış gibi gözleri kıpkırmızıydı. Her tarafı yaralarla doluydu. Ben dışarıda o herifin çıkmasını beklerken, o burada kızı dövüyor muydu yani...

Onu yakaladığım an kimse ellerimden alamayacaktı.

Hemen onu oradan çıkarıp kendi himayeme almıştım. O günden beri beraberdik yanımdan ayrılmazdı. Yanımdaki evi onlara vermiştim, iki katlı bir evde anne kız yaşıyorlardı. Birbirimizden kopmamıştık ve Aysu burada doğum yapmıştı. 

Onları düşünmeyi bırakarak terastan çıktım. Alt kata inip su ısıtıcısını açarak kahve yapmaya başladım. Saat çok geçti ve Aysu ile Yağmur kesin uyuyorlardı. Yağmur için Aysu da erken uyuyordu çünkü bizim kız bayağı erken kalkıyordu, ee haliyle Aysu da erkenciydi.

Kahvemi alarak üst kata odama çıktım. Yapmam gereken şeyler vardı. Odamın bir köşesinde, bir pano vardı. Bu pano, yakalamam gereken kişilerin resimleriyle doluydu. Kahvemi pencere kenarına bırakarak panodaki ilk resmi elime aldım. Eren BULUT. Yarın akşam görüşeceğim ve muhtemelen yarın son nefesini verecek o kurban. 

Güldüm. 

Çünkü insanlar kendilerini en ufak bir seviyeyi geçince en üst seviyede olduklarını düşünüp buna inanıyorlardı. Bunu için de ellerinden gelen herşeyi yapıyorlardı.

Kimsenin bilmediği bir şey vardı; Eğer yaptığın şey bana, bize uymuyorsa, uymak zorunda kalacağın tek yere seni postalardım, postalardık. Yani ahirete. 

Bu bencillik ya da kendi kendine bir şey yapma arzusu değildi çünkü bu şehirde sadece başkaları tarafından ezilen, hor görülen, şiddet gören, tecavüze uğrayan, kötülüğe zorlanan ve daha böyle hayatlara sahip nice kadınlar yaşıyordu. Bu şehir bizimdi. Sadece kadınlara ait, buraya erkekler giremezdi. Kimsenin bizden haberi yok ama biz Türkiye'de, dağlara fark edilmeden inşaa etmiştik bu şehri. Dağlarda olma sebebimiz insanlardan uzak ve ulaşılması zor olmasındandı. Zaten dışarıdan bakan biri kolaylıkla bizi bulamazdı. Terörist değiliz yani Allah korusun!!!

Tek bir erkek vardı burada. O da beni büyüten kişi. Babam değildi ama her zaman baba derdim, beni kızı gibi sevip büyütmüştü. Ki onu bile bu şehre pek almazdık. Gerekli izinleri hepimizden almak zorundaydı. Eğer tek bir kişi hayır derse giremezdi. Çünkü burası o kadınların yuvası olmuştu,kimse yuvasına istemediği birini almazdı. Babam da olsa ayrıcalık göstermezdim. 

 Akşama hazırlanmak zorundaydım ama henüz uyumamıştım. Plan hazırdı, herkes ne yapması gerektiğini biliyordu. Adamı paket etmeliydik. Ama amalesef adamı biz değil emniyet alacaktı. Neyse ki emniyette bizim kızlardan iki tane vardı. Burda eğitim alıp hayata karışmak istemişlerdi. Tek bir şartla gitmelerine izin vermiştim; bizden ve bu şehirden insanların haberi olmayacaktı ve ayrıca bizim olduğumuz sahaya emniyet ulaşmayacaktı.

Kahvemi içmedim olduğu yerde bırakıp yatağa geçtim. En sevdiğim çarşafları sermiştim bu bir gelenek gibiydi benim için. Ava çıkacağım günler en keyif aldığım çarşaflarda uyurdum, en sevdiğim müzikleri dinlerdim ve en sevdiğim yemeği yerdim. Hep en sevdiğim şeyleri yapardım çünkü neden yapmayayım ?

 

Çünkü ben bir katilim ve kendimi çok severim.