LightReader

Chapter 33 - 27-07

Kollarını gökyüzüne uzattı boynunu sağa sola kırdı, her şey buz gibiydi, Ararat'ın zirvesine ulaşmaya çalışırken ormanla karşılaşmak onu şaşırtmıştı.

Geldiği yoldan geriye baktığında hiçbir şey görünmüyordu, şu anda tek istediği sıcak bir mağarada Muhammed'in kollarının arasında uyumaktı.

Her yerde saf. Beyazlık vardı ve kar körü olmaktan korkuyordu.

Tamamı buz. Altında kalan kayalar bile artık heyecan yaratmıyordu her şeye ve her canlıya aşina olmuştu, gece uzaktan gelen kurt sesleri dahi artık. Onu korkutmuyordu, kim bilir belki de sevgilisinin yanında olmak ona cesaret veriyordu. Bir kiralık katile âşık olacağı hiç aklına gelmezdi.

Kafasındaki. Sorular bitmiyordu Ayşe'nin, bu kutsal kitap sayesinde dünyanın sayılı zenginlerinden olabileceklerdi, ancak endişeliydi bu nadide eser ona büyük bir felaket getirecekmiş gibi hissediyordu.

Muhammed sırt çantasını açarken ellerini birbirine sürtüyordu.

Arazi birden çorak olmuştu, uzun süre yürüdüğü için birden yığıldı, Muhammed.

Gökyüzünü sarp bir kıyı gibi yaran ağaç tepelerine. Bakarken aklından iki ihtimal geçti.

Birincisi medeniyetten o kadar uzakta kaybolmuştu ki bu heybetli dağın ayak basılmayan yerinde olduğunu hissediyordu.

Efsaneye göre Nuh'un gemisi büyük tufandan sonra bu dağın zirvesine yerleşmişti.

Belki de bastığım bu toprağın üzerinde bir zamanlar heybetli gemi vardı diye düşündü M.

İkinci ve daha umut verici bir olasılık ise komandoların bu kadar yükseğe çıkma ihtimallerinin çok az olmasıydı.

Gün ışığı hızla azalıyordu Ayşe ayaklarının altındaki zemini zar zor görebiliyordu.

Aniden tüm güzelliği ile bir kardelen çıktı karşısına ve bir sevinç çığlığı atmak istedi.

 

 

Tüm güzelliği ile bir kuş yanaştı birden kardelenin yanına ışığın altında iki arkadaş kuş gagalarını birbirine sürtüyordu.

Ayşe lise yıllarındaki ilk öpücüğünü hatırladı, erkek arkadaşı. İle sık ağaçların arasında saklanıp ateşli öpüşmeler yaşarken kuşlar onları izleyip sevinçle öter, kuş. Cıvıltıları ile birlikte ateşli sevişmenin sonunda ıslandığını hissederdi.

Birden Berivan omzuna dokundu.

-"Uzaklara dalıp gittin, Ayşe" dedi.

Berivan ondan yaşça büyüktü. Kırklı yaşların sonundaydı ve ondan daha uzundu, telsizi omuz hizasında asılıydı ve korkunç derecede zayıftı; bedeni etten de dinçlikten de yoksundu, derisi normalden daha kalın gözüküyordu, gençliğini dağlarda savaşarak geçirmenin bir sonucuydu belki bu durum.

Muhtemelen bir zamanlar çok güzeldi.

 

O iri gözleri çukura çökmüş ağır bir yorgunlukla çevrelenmişti.

Saçı uçuk sarıydı temiz hiçbir yanı yoktu, rengi çekip gitmişti ve pis kokuyordu. Örgüt liderine kadınlığını sunarken temizleniyor mu acaba diye kendi kendine sordu Ayşe.

Bedeni parçalarına ayrılıp bırakılmış. Bir. Korkuluk gibiydi.

Parmaklarıyla ayaklarına inen yeşil renkli şalın yıpranmış yıpranmış kenarlarından tutuyordu; çukura. Çökmüş gözleri gibi şal da onun bir parçası olmuştu.

Ayşe kardeleni koparmak için eğildiği anda kurşun başını sıyırıp. Geçmişti ani bir çığlık sessizliği bozdu, çapraz ateş altında kalmışlardı, ormanlık alanı keşfe çıkan düşman izlerini takip etmişti.

Berivan ise kurşunların altında yeşil şalından medet umar gibiydi, ucunu havaya kaldırıp yeşil şalını onlara göstermeye çalışıyordu.

-"hayatta olduğun için şanslısın, Ayşe dedi elini uzatarak çabuk benimle gel."

 

 

 

Kadın buz gibi soğuk eliyle onu ayağa kaldırdı. Bir deri bir kemik kalmış parmakları bileğini mengeneyle kavramış gibi sıkı tutuyordu.

Tırnağı damarlarının maviliğiyle belirginleşen derisini kesmişti.

Mağaradaki gaz lambasının etrafında ince toz zerrecikleri uçuşuyor titrek ışığı her köşede gölgeler yaratıyordu.

Mağaranın girişi kocamanmış gibi gözükmesine rağmen sürünerek giriş yapmışlardı.

Sesleri mağara duvarlarında yankılanarak yayılıyordu.

Berivan hızla onu içeri itmiş, hayatını kurtarmıştı, şalının altından uzattığı sıska eliyle onu kavramıştı.

Ayşe elinden geldiği kadar gözlerini kapamaya çalıştı, elleri ile yüzüne dokununca soğuk geldi, parmakları uyuşmuştu.

Ayşe parmaklarını gözlerinin üzerinde gezdirdi, yanakları kızarmıştı Berivan'ın, sıcaktı ve elleri titremeye başlamıştı.

-Ellerin titriyor dedi Ayşe.

-Senin yüzünden dedi, Berivan.

Her parçasının paslanmış. Gibi olduğunu hissediyordu Berivan.

Bedeninin işlemesini sağlayan çarklar birbirini öğütmeye başladı, M. Çoktan horlamaya başlamıştı, gaz lambasının hafifçe aydınlattığı saçlarını okşamaya başladı, Berivan gözlerinin içine bakıp

-ne kadar güzelsin, Ayşe dedi.

-seni öpebilir miyim?

-hayatınız böyle mi. Geçiyor?

Mağarada bombalardan saklanırken ısınmak. İçin birbirinize sarılıp lezbiyen ilişkiler mi yaşıyorsunuz?

-Peki ya sen?

-Hayatın boyunca hiçbir kadın ile birlikte oldun mu?

-hayatımı kurtardığın için sana minnettarım ama bu seninle bir ilişkiye gireceğim anlamına gelmez.

-haydi, Ayşe diye fısıldadı, yaparsın sen.

Sonra gözlerini kıstı nihayet görebildi.

Ayşe'nin yaslandığı duvar içerdeki her şeyin yansıdığı aynı zamanda o seslerin hatırasının. Ormanlık alanda dolaştığı gecenin içinde her şeyi. Gizleyen devasa bir ayna gibiydi. Botunun ayak ucuna ıslak çamurdan bir çorap geçirmiş gibiydi, çamur yavaş yavaş sertleşiyordu.

Berivan cebinden böğürtlenler çıkardı, siyahlar dolgun kırmızılarsa tanecikler halindeydi.

Açlıkta yeni bir evreye geçmişlerdi artık istese bile yemek yiyemezdi, köşede birkaç battaniye ve üzerindeki. Desenleri belirsizleşmiş bir yorgan. Örgüt elemanları tarafından yaz mevsiminde mağaraya yerleştirilmişti.

Kadın gelip Ayşe'nin önünde diz çöktü, iki eliyle yeşil. Şalını bedenine sımsıkı sarmıştı, duyduğu diğer ses sandığı gibi bir adamdan değil sanki genç tecrübesiz bir Türk askerinden geliyordu.

Berivan'ın saçları dağınık ve uzundu yağdan parlıyordu; suya sabuna ihtiyacı vardı. İplik gibi ince kılcal damarları gözlerinin beyazından fırlıyordu, gözleri sabitti.

 

Yüzü ince ağzı da hep hafif aralıktı fermuarı boynuna kadar çekilmiş ceket giymişti, üzerinden kir akıyordu, özellikle hoşlanmadığı bir şeye dokunduğunda ellerini şalvarına sildiği yerler kendini belli ediyordu. Sonunda battaniye yığınına doğru kaydı orada oturup Ayşe'yi izlemeye başladı.

-Sakinleştin mi biraz? dedi Berivan

-Lütfen dedi Ayşe, seni kırmak istemiyorum, yalnız kalmak istiyorum sadece.

 

More Chapters