LightReader

Chapter 34 - 28-07

 

"Işığı sevmiyorlar" dedi M.

"Gün ışığını" diye sözünü kesti Ayşe öfkeyle, adamın her ağzını açışı onun sinirine dokunuyor gibiydi.

Yapay ışığın onların üzerinde bir etkisi yok, içeri girmelerini engelleyen şey bu değil, bunu bilmen gerekirdi dedi Berivan.

Ayşe inanmayarak ona baktı.

Bu söylenenleri gerçek kabul edebilir miydi?

Onun ciddiyeti de adamın yerinde durmasını engelleyen huzursuzluğu da şüphe götürmezdi.

Anlattıkları inanılmazdı, ucuz korku romanı sayfalarından koparılmış hayallere benziyordu.

Güneş doğana kadar buradan ayrılmayız

Dedi Muhammed.

Ayşe ayağa kalktı, dizleri yorgunluktan birbirine dolanıyordu duvara dayanmasa da yerden kalkamazdı, adam. Onu dikkatle izledi sırf eğlensin diye harika bir performans sergileyecekmiş gibi.

Ayağa kalkabilmesi bir mucize sayılırdı, mağara girişine bir adım kadar yaklaştı, tereddüt etti.

-"Hadi" dedi adam

-"ne bekliyorsun ?"

Ayşe karanlıktan bir anlam. Çıkarmaya çalıştı ama o kara boşlukta gizem ve beklenti dışında bir şey seçemedi.

-mağara girişinden uzak durmalısın dedi Berivan.

Ayşe dizlerini bükmüş başını ellerinin arasına almış bir halde oturuyor boşalmak için işaret bekleyen gözyaşları ile savaşıyordu, yaşadığı ölüm korkusu duygularını şaşırtmıştı.

Yaşadığı son beş dakika geliştirmesi ömür boyu süren mantıklı düşünme yetisini zayıflatmıştı.

Ah, Jiyan dedi , Ayşe , seni uyandırdık mı?

Onu rahat bırak dedi, M.

Battaniye yığının altından dağınık kızıl saçlar çıktı, kış uykusundan uyanmış gibiydi, bir anlığına nerede olduğunu unutmuştu, ne harikaydı o an.

Dilini dudaklarında gezdirip dokuz ömürlük bir uykudan sonra akşam yemeğine uyanmış bir kedi gibi esnedi.

Ayşe çantasından eskiz defterini çıkarmak istedi.

Tanıdık bir dürtüydü bu, şu anda sakinleşmek için ihtiyaç duyduğu buydu, titremesini geçirecek bir şey ararken Jiyan'ın gözlerine takıldı, kadının zarif yüzüne broşa takılan mücevher gibiydi gözleri ağzı küçüktü ama görkemli dudakları ile şekil almıştı, saçı. Müthiş. Dağınıktı.

Ayşe omzundaki çantayı karıştırmaya başladı, Berivan'ın gözleri bir anda çantanın içindekilere öndü, yavaşça yaklaştı kahvaltısının peşinden giden bir balıkçıl gibiydi.

İşte buyurun dedi Ayşe.

O suyu içmeyi deli gibi istiyordu, fazla bir şey kalmadı dedi, Ayşe.

Sabaha kadar idare etmemize yeteceğine eminim.

Berivan temkinli adımlarla ilerledi.

Uzun kolunu şalının altından uzattı, vahşi bir hayvan bir yabancının elinden bir lokma yiyeceği nasıl kaparsa şişeyi öyle aldı.

Teşekkür ederim, Ayşe dedi Berivan, suyu hemen yanındaki çukura koydu, şimdi bir şeyler yesek mi?

Berivan meyveleri aralarında bölüştürerek herkese eşit pay verdi, hiçbirine yetmezdi bu, yine de ellerinde başka bir şey. Yoktu, artık kötü bir üvey anne gibi değildi.

Ne kadar düzensiz olursa olsun günler bir rutine girmişti.

Kaostan düzen; düzensizlikten kaos doğar sözünü hatırladı.

Kan bağı ile değil ama hayatta kalma arzusu ile birbirlerine bağlı bir aile olmuşlardı.

Nasıl olup da ölüp gitmedikleri sorusu yemeğe uygun bir sohbet konusu sayılmazdı.

 

More Chapters