Optimus'un Yolu – Boşluğun Yırtıkları
Optimus'un keşif gemisi, ölü bölgenin kenarına vardığında motor sesi bile farklı çıkıyordu. Sanki uzay boşluğu, geminin yaydığı titreşimleri yutuyor; geriye sadece boğuk, kesik bir uğultu kalıyordu. Gövdeyi yalayan görünmez basınç, metalin içinden geçen bir soğuk gibi derine işliyordu.
Kokpitteki ışıklar giderek soluyor, sadece konsoldan gelen tek bir kırmızı uyarı yanıp sönüyordu. Sensörler, çarpık şekiller ve anlaşılmaz semboller gösteriyordu. Hiçbir kayıt defteri, bu sembollerin anlamını bilmiyordu… ama Optimus, şekillerin bir kısmının Cybertron'un kadim diline benzediğini fark etti. Bir kelime öne çıkıyordu:
"Çizgi."
Geminin önünde, karanlık boşluğun içinde görünmez bir yüzey geriliyor gibiydi. Sonra… sessiz bir yırtılma. Uzayın kendisi açılıyormuş gibi, ince bir çatlak belirdi. Mor ışık, yavaşça sızdı. Bu ışık ne tamamen parlaktı ne de tamamen loş… gözün tam olarak odaklanamadığı türden bir titreşime sahipti.
Optimus, gemiyi daha da yaklaştırdı. Yüzeye yaklaştıkça ışığın içindeki şekiller netleşmeye başladı. O şekillerden biri… bir siluetti. Uzun omuz plakaları, tanıdık bir kafa formu… Ama bu imkânsızdı. O form, Nexus'un kapanışında yok olmuştu.
Tam o anda çatlağın içinden kısa, çarpık bir yankı geldi:
"Geri dönme… ya da hep burada kalacaksın."
---
Maden Kolonisi – Derinlerdeki İlk Kıvılcım
Koloninin yeraltı tünellerinde, sıcaklık neredeyse sıfırın altına düşmüştü. İnce buz tabakaları, metal duvarların kenarlarında damar gibi uzanıyordu. İşçilerin ayak sesleri, tünellerde yankılanıyor, titreşimler kuyunun en dibine doğru yayılıyordu.
Merkez Kuyusu'nun başında, üç işçi nöbet tutuyordu. Onlar da günlerdir o sesi duymuştu. Ama bu gece, sesin tonu değişmişti. Artık fısıltı değil… nefes gibiydi. Ağır, yavaş, ve çok yakın.
En yaşlı işçi, miğferinin vizörünü kapatıp içeri baktı. Kuyunun dibinde mor bir titreşim parlıyordu. Işık, normal bir ışık gibi değildi; duvarlara vurduğunda yüzeyleri değil, anıları gösteriyordu. Vizöründe kendi çocukluğunu gördü… ama arkasında başka bir siluet vardı. Bu, hiçbir kayıtta olmayan, ince ve uzun uzuvlara sahip, metal kemikleri dışarıda görünen bir formdu.
Arkasındaki iki işçi sessizce geri çekildi. Ama buzlu zeminde bir çatlama sesi duyuldu.
Kuyudan yükselen ses, bu kez netti:
"Zaman kırıldığında… ilk siz düşeceksiniz."
Bir anda, ışık patladı. Tünelin derinlerinden, görünmez bir dalga yayıldı. Metal duvarlar büküldü, yer altındaki borular kırıldı. O görünmez şey, tüneldeki havayı bile parçalıyor gibiydi.
---
Kesişen An
Optimus, çatlağın önünde beklerken sensörler aniden ikinci bir sinyal tespit etti. Gücü düşük ama dalga yapısı aynıydı. Maden kolonisinden geliyordu. İki nokta, tek frekans.
Çatlak, yavaşça genişledi. Mor ışığın ardında, başka bir yerin gölgesi belirdi: Tünel duvarları, titreyen buzlar, koşan figürler… Ve o figürlerin arkasında, kolonidekilerin gördüğü o uzun siluet.
Optimus, bunun sadece bir tesadüf olmadığını biliyordu. Bu, galaksinin iki ucunda aynı anda başlayan bir şeydi.
Ve bu şey… geri dönmüyordu.
---