LightReader

Chapter 3 - İlk temas

Optimus'un Yolu – Işığın Ardındaki Boşluk

Optimus, geminin motorlarını en düşük seviyeye çekti. Çatlak, artık neredeyse geminin önünü tamamen kaplamıştı. Mor ışık, kabinin iç duvarlarında dalgalanıyor; metalin üzerine anlık gölgeler bırakıyordu. Gölgelerden bazıları, Optimus'un tanımadığı şekillere aitti… uzun kollar, kıvrık omuzlar, tersine bükülmüş eklemler.

Gemiyi biraz daha yaklaştırdı. Basınç göstergesi kırmızıya ulaştı. Çatlağın kenarına temas ettiği anda, tüm sistemler sustu. Işık, camın ardına değil, doğrudan kabinin içine sızmış gibiydi. Gözlerini kırpmasıyla beraber, kendini bambaşka bir yerde buldu.

Etrafında ne yıldız vardı ne boşluk. Sanki uzay, kendi içe bükülmüş hâliyle onu yutmuştu. Ayaklarının altında, yüzeyi pürüzsüz ama canlıymış gibi hafif titreşen bir zemin vardı. Her adımı, zeminin derinliklerine küçük dalgalar gönderiyordu.

Uzakta, ona doğru yaklaşan bir siluet belirdi. İlk bakışta tanıdık… ama hareketleri yabancı. Omuz plakaları tanıdık bir Autobot modeline aitti, fakat yürüyüşü… tıpkı bir şeyin taklit etmeye çalıştığı bir yürüyüş gibi garipti.

Siluet yaklaştığında, yüzü tamamen karanlıktı. Sadece dudakların yerinde olmayan bir boşluk ve o boşluktan gelen kelimeler:

"Geçmişini geri almak ister misin?"

Optimus, yanıt vermedi. Ama göğsündeki enerji çekirdeği, kendi kendine bir titreşim yaymaya başladı… sanki cevap onun yerine veriliyordu.

---

Maden Kolonisi – Gölgenin Yükselişi

Yeraltındaki sarsıntı, artık koloninin yüzeyini de etkilemeye başlamıştı. Tünellerdeki basınç kapakları kapanıyor, ışıklar birer birer sönüyordu. Merkez Kuyusu'nun başındaki işçilerden biri, elindeki plazma kesiciyi hazırda tutarak geri çekildi.

O anda, kuyunun içinden ince, yarı saydam bir uzuv uzandı. Bu, ne tamamen metaldi ne de tamamen enerji… ikisinin arasında bir şeydi. Ucundaki parmak benzeri çıkıntılar, havada gezindi, sonra en yakındaki işçinin miğferine dokundu.

Miğferin vizörü anında karardı. İçeriden gelen boğuk çığlık, tünelin bütün duvarlarında yankılandı. Miğfer kırıldığında, içerideki yüz… hâlâ aynıydı, ama gözleri artık donmuş mor ışıkla parlıyordu.

Diğer işçiler geri çekildi. Ama çok geçti — kuyudan çıkan ikinci ve üçüncü uzuv, havayı keser gibi hızla savruldu. Her temas, metalin üstünde yanık izleri bırakıyordu.

Sonra, kuyudan tamamen çıktı. Boyu, tünel tavanına değecek kadar uzundu. İnce iskelet yapısı, yarı saydam dokusunun altında titreşen karanlık damarlara sahipti. Baş kısmında yüz yoktu… sadece, her bakışta yer değiştiren şekiller vardı.

Ve konuştu:

"İlk çizgi… burada kırılacak."

---

Kesişen An

Optimus'un önündeki siluet, bir adım daha yaklaştı. Etrafındaki mor ışık, yavaşça tünel duvarlarının ve kolonideki kaosun görüntülerine dönüştü. O yaratığın gölgesi, hem Optimus'un bulunduğu yerde hem de koloninin en dibinde aynı anda var gibiydi.

Bir anlığına, Optimus koloni işçilerinin gözlerinden gördü: Karanlık tünel, kırık ışıklar, mor damarlarla titreşen o uzun beden… ve ardından gelen basınç dalgası.

Görüntü kaybolduğunda, siluet fısıldadı:

"Bu sadece ilk temas… çizgi tamamen kırılmadan önce bir seçim yapmalısın."

Zemin, Optimus'un ayaklarının altından çekildi. Gemiye geri döndüğünde sensörler hâlâ bozuktu, ama koloni koordinatları yanıp sönüyordu.

Orada olan şeyin daha da büyümeden durdurulması gerekiyordu.

--

More Chapters