LightReader

Chapter 3 - çelik vadisinde son direniş

Boğucuların çığlıkları vadinin çelik duvarlarında yankılanırken, hava metal ve yanık kokusuyla dolmuştu. Gökyüzünden yağmur gibi düşen enkaz parçaları, yere çarptığında kızıl kıvılcımlar saçıyordu. Artık savaş sadece Solinar Geçidi'nde değil; gezegenin damarlarında akıyordu.

Ironsurge, Fluxbane'in saldırılarını karşılamaya çalışırken her darbede geriye savruluyordu. Fluxbane'in zırhına işlenmiş mor mühürler, her temas sonrası Ironsurge'un enerji çekirdeğini zayıflatıyordu. Her vuruş, bir yemin halkasını kırar gibiydi.

Otobotların Çaresizliği

Valkyros, kanatlarının felç olmasına rağmen savaş alanında kalmak için yere iniş yaptı. Plazma kanatlarını yere saplayarak önüne gelen Boğucuları biçti. Ama Gölge-Bağlayıcı, onun enerji akışını yavaşlatıyor, kanatlarının ışığını söndürüyordu.

Thermablade, Boğucuların ön hattını parçalarken birden, devasa bir zırhlı Boğucu onun üzerine çöktü. Plazma kılıçlarını savurdu ama yaratığın gövdesi, bilinmeyen bir karanlık alaşımla kaplıydı. Kılıç darbesi geri sekip çevresindeki enkazı havaya uçurdu.

Gravitor, yerçekimi alanlarını bozarak yüzlerce Boğucu'yu aynı noktada yığmayı başardı. Ama tam o sırada, gökyüzünden dev kanatlı Skornex indi. Skornex'in her kanat çırpışı, Gravitor'un kontrol ettiği alanı dağıtıyor, yerçekimini altüst ediyordu.

Düşenler

İlk kayıp, genç savaşçı Helixion oldu. Mekanik omurgasından çıkan enerji mızrağıyla üç Boğucu'yu aynı anda deşmişti, ama Voidmaul'un zincirleri onu yakalayıp gövdesini ikiye böldü. Çelik parçaları yere düşerken, Ironsurge'un içindeki öfke titreşti.

Aetherion savunma hattında ağır topları yeniden etkinleştirmeye çalışıyordu. — Savunma protokolleri yüzde 40! Daha fazla dayanamayız! diye bağırdı. Ama yanındaki istasyon bir Boğucu'nun pençesiyle paramparça oldu.

Son Yemin

Ironsurge, Fluxbane'i geriye itip savaş alanına baktı. Otobotlar birer birer düşüyordu. Boğucuların sayısı ise durmadan artıyordu. Göğsündeki çekirdek, kırmızı alarm seviyesine ulaştı.

— Çelik kırılırsa… evren susar, diye mırıldandı. Sonra tüm otobotlara frekans gönderdi:

— Kardeşlerim! Bu vadide çelik kırılmayacak! Sonuna kadar!

Bu sözle birlikte bütün otobotların çekirdekleri parlak maviye döndü. Enerji seviyeleri yükseldi, sistemler aşırı yüke girdi. Ama bu, geri dönüşü olmayan bir güçtü. Bu, "Yemin Alevi" protokolüydü — çelik ırkının en son savunma şekli, bedeli savaşçının kendi yaşam gücüydü.

Vadide mavi alevler patladı. Otobotlar, kendi bedenlerini silaha dönüştürerek Boğucuların üzerine atıldı. Her çarpışmada düşman ordusu geri püskürtülüyordu.

Ama ufukta, kapının ardındaki karanlıktan çok daha büyük bir siluet belirdi…

Bu, Boğucuların Efendisiydi.

More Chapters