LightReader

Chapter 34 - Kumar

Bir süre daha yol gittikten sonra sonunda buzul krallık Borealis görünmeye başladı. Krallık baştan aşağıya buzdan oluşuyordu, evler bile buzdan yapılmıştı. Akira bunu görünce şaşırdı. İçinden "Burada nasıl yaşıyorlar…" diye geçirdi.

Shion krallığı incelerken konuştu.

— Borealis çok güzel görünüyor değil mi?

Akira cevapladı.

— Evet ama burada hiç mi hava ısınmıyor?

Shion sırıttı.

— Burada hava hiçbir zaman ısınmaz. Hatta hava giderek soğuyor.

Akira düşünmeye başladı.

— O zaman neden burada yaşıyorlar?

Koharu sert sesiyle konuştu.

— Çünkü burası onların krallığı ve bu krallığa tüm halkı sahip çıkıyor.

— Bu çok iyi! Keşke Velmorya'da böyle olsaydı…

Shion krallığa bakmaya devam ediyordu.

— Maalesef Velmorya'da soylular krallıklarına sahip çıkmak yerine alt tabakadakilerden haraç keserek zenginliklerini arttırıyorlar.

Rikuya at arabasının başında otururken bağırdı.

— Geldik!!

Akira dışarıya baktı, çoktan kapıya gelmişlerdi. Sınır kapısında birkaç adam bekliyordu. Rikuya onlara bir kağıt verdi, adamlar kağıdı inceledi sonra düşünmeden sınır girişine izin verdiler. Atlar yavaş yavaş içeriye girmeye başladı. Buzdan yollarda ilerlediler. Şehir çok kalabalık değildi, Velmorya'nın aksine güzel pazarları yoktu. Sadece bazı tezgahlarda balıklar vardı.

Rikuya bilgilendirici bir sesle konuştu.

— Bu krallık Velmorya'nın ticaretinin aksine kumar ve alkolleriyle ünlüdür.

Akira etrafına bakındığında gerçekten de çok fazla bar ve kumar salonu vardı.

— Yani kumar oynamak isteyenler Velmorya'dan buraya geliyorlar öyle mi?

Rikuya onayladı.

— Evet öyle.

Shion meraklı bir sesle sordu.

— Siz alkolleri satarken biz ne yapacağız?

Rikuya güldü.

— Burada alkolleri barlara dağıtan, satan bir yerimiz var, yani sadece paketleri onlara vereceğiz ve bu akşam burada kalacağız.

Shion sırıttı.

— Hiçbir şey yapmadan güzel bir para alacağız.

Rikuya, Akira'ya baktı.

— O olmasaydı onlarca sikke zararda olacaktık.

Akira alçakgönüllü davrandı.

— Abartmaya gerek yok, pek bir şey yapmadım.

Rikuya, Akira'nın omzuna hafifçe dokundu.

— Merak etme, sana ekstra para vereceğiz.

— Gerçekten gerek yok… sadece işimi yaptım.

Rikuya ile Akira konuşurken Koharu "Daiki Ticaret Merkezi" yazan bir tabela gördü ve abisine gösterdi.

Shion, Rikuya'ya döndü.

— Merkeziniz burası mı?

Rikuya kollarını birleştirdi, yüzünde tuhaf bir heyecan vardı.

— Evet! Geldik!

At arabalarını yavaşça mekanın yanına doğru sürdüler. Daha sonra attan inip atları bağladılar. O sırada yanlarına gelen 6 adam aracın içindeki yükleri içeriye doğru taşımaya başladı. Rikuya içeriye açılan kapıya doğru yürüdü. Akira ve yanındaki Shion'a doğru seslendi.

— Hadi siz de gelin.

Akira ve Shion yavaşça içeri girdi, Koharu ise arkalarından onları takip ediyordu. İçeriye girdiklerinde şaşırdılar. Velmorya'nın aksine güzel küçük bir restoran yerine dolup taşan bir bar, kızlar ve yanında kumar masaları vardı.

Rikuya heyecanla bar'a doğru gitti.

— Siz de için, hem biraz kafanız rahatlar.

Akira elini kafasına götürdü.

— Ben 16 yaşındayım.

Rikuya'nın surat ifadesi değişti, ciddileşti.

— Çocukların burada ne işi var! Hemen yukarıya odaya çık.

Akira barın yanındaki ahşap merdivenlerden yukarıya doğru çıktı. Shion ve Koharu da bunun onlara göre olmadığını düşündükleri için Akira'yı takip etti. Yukarıda birkaç oda vardı. Akira koridordaki adamın yanına gitti.

— Merhaba, biz Velmorya'dan taşımacılık için gelmiştik, Rikuya adına bir oda var mı?

Adam bir şey demeden eliyle odayı işaret etti.

— Rikuya adına 4 kişilik oda.

Akira teşekkür etti sonra içeri girdi. İçeride yan yana 4 yatak vardı. Karathos'taki lüks otel yerine ahşap eski bir otel odasıydı. Akira içeri girdiği gibi kılıçlarını masaya koyup yatağına doğru kendini attı, tüm yol boyunca yatmasına rağmen hala yorgun hissediyordu. Shion ve Koharu da yataklarına uzandılar.

Bir süre sessizlikten sonra Shion konuştu.

— Akira, sen çok güçlüsün, üstüne daha 16 yaşındasın.

Akira'nın suratı düştü.

— Gerçekten sandığınız kadar güçlü değilim… başkalarının gücü olmadan hiçbir şey yapamıyorum.

Shion merakla sordu.

— Başkalarının derken ruhlardan mı bahsediyorsun?

Akira başını salladı.

Shion ekledi.

— Ama bize gösterdiğin mor enerji senin değil mi?

Akira tavana bakarken cevapladı.

— Evet benim gücüm ama güçlü düşmanlarım karşısında gerçekten işe yaramıyor.

Akira, Kael'i düşünmüştü. Gücü onunkinin karşısında pek işe yaramamıştı ve eğer Ares olmasaydı kesinlikle öleceğinin farkındaydı.

Shion düşünmeye başladı.

— Pek anlayamadım ama sanırım çok güçlü düşmanlarla savaştın.

Akira güldü.

— Evet öyle bir şey.

Shion elinden elektrik çıkarmaya başladı.

— Ben gördüğün gibi enerjimi elektriğe dönüştürebiliyorum, peki senin gücün tam olarak ne?

— Bunu ben de bilmiyorum…

Shion, Koharu'ya baktığında çoktan uyumuş olduğunu gördü ve ışığını kapattı.

— Neyse ben yatıyorum, iyi geceler.

Bir süre Akira tavana bakarak düşündü. "Daiki ile tanışmak beklediğimden kolay olacak ama onun güvenini nasıl sağlayacağım? Her neyse, şu an bunu düşünmek yerine dinlenmeliyim."

Akira gözlerini kapattı, kısa süre sonra uykuya daldı.

———

Akira bir anda kendisini büyük bir ormanın içerisinde buldu. Buraya nasıl geldiğini düşünüyordu, etrafı dolaşmaya başladı. Biraz yürüdükten sonra uzakta Volgrath malikanesini görünce bunun bir rüya olduğunu anladı ve rüyadan çıkmak için kendine yumruk attı ama rüyadan çıkamıyordu. Bunu kabullendikten sonra büyük ormandan Volgrath malikanesine doğru yürümeye başladı. Her zamanki gibi dolunay vardı ve etrafı güzelce aydınlatıyordu. Malikaneye doğru yürürken birkaç ses duymaya başladı, hemen oraya doğru yöneldi. Ses yaklaşmaya başlamıştı, sonunda yerde yatan bir çocuk ve 3 adam gördü. Adamların elleri kanlıydı, çocuğun ise tüm vücudu.

Akira çocuğun yanına gitti ve adamlara seslendi.

— Burada ne oluyor böyle?

Fakat cevap veren yoktu. Sanki Akira'yı duymuyorlardı. Akira adamlara tekrar seslendi, cevap gelmeyince adamlardan birinin omzuna dokundu ama kolu bir anda yere düştü. Kendisi sanki bir halüsinasyon gibiydi. Adamların suratı şaşırmış bir hâl aldı, bir tanesinin eli titriyordu. Yerdeki çocuk yavaşça ayağa kalktı ve korkunç bir sesle konuştu.

— Öldüreceğim, öldüreceğim, hepinizi öldüreceğim, ÖLDÜRECEĞİM!

———

Akira yatağında dikildi. Nefes nefese kalmıştı.

Shion yatağını toplarken şaşkın şaşkın Akira'ya baktı.

— Akira, bu hâl ne? Kabus falan mı gördün?

Akira elini sol gözüne götürdü, gözü ağrımaya başlamıştı.

— Evet, tuhaf bir kabus gördüm…

Akira, Shion'un çoktan hazırlanmış olduğunu fark etti ve Koharu'ya baktı. O da uyanmıştı ama sadece sessizce yatağında oturuyordu.

Akira yavaşça ayağa kalktı, yüzünü yıkayıp kıyafetlerini değiştirdi. En son kılıçlarını kuşandı ve artık yolculuk için hazırdı.

Dışarıya, atların ve Rikuya'nın yanına gitti. Onların paket yüklemesi neredeyse bitiyordu, sadece bir paket kalmıştı. Rikuya, Akira'yı görünce seslenerek sordu.

— Hepiniz hazır mısınız?

Akira arkasına baktı, Shion ve Koharu başını salladı.

— Evet, yola çıkmak için hepimiz hazırız.

Rikuya at arabasına atladı.

— Hadi o zaman eve dönelim!

Üçü de atlara bindi, atlar hareket etmeye başladı, yavaş yavaş krallıktan uzaklaşıyorlardı.

Akira sordu.

— Bay Rikuya, biz buradan direkt Bay Daiki'nin yanına mı gidiyoruz?

Rikuya güldü.

— Hayır, ben sadece sizi merkeze bırakacağım ve Asahi sizi oradan alıp Daiki'nin yanına götürecek.

— Tamam, anladım.

Uzun yolculuk boyunca Rikuya atı sürerken Akira, Shion ve Kahuro camdan seyrettiler. Velmorya'ya yaklaştıklarında Shion ve Kahuro'da anlamsız bir heyecan olmuştu. Akira anlam verememişti ama bir şeylerin olacağından emindi.

Ticaret merkezine vardıklarında ise attan yavaşça indiler, Akira vücudunu gevşetti. Kapıda Asahi onları bekliyordu. Onları görünce yanlarına geldi ve tuhaf bıyığını tutarak konuştu.

— Merhabalar, hoşgeldiniz!

Akira tam konuşacaktı ki Shion konuştu.

— Şimdi sen bizi Daiki'nin yanına mı götüreceksin?

Asahi güldü.

— Bu kadar heyecanlı ve sabırsız olduğunuzu bilmiyordum.

Shion'un suratı ciddiydi.

— Sonuçta bir konsey üyesiyle tanışacağız.

Asahi yürümeye başladı.

— Beni takip edin.

Asahi ağır adımlarla restorandan çıktı ve merkez Eldravon'un dışına doğru yürümeye başladı. Üçlü nereye gittiklerini bilmeseler de Asahi'yi takip ediyorlardı. Merkez Eldravon'dan çıktılar. Büyük bir kasabanın olduğu bir yere geldiler. Asahi büyük kasabanın içindeki uzun bir ahşap köprüde durdu. Köprünün karşı tarafında bir adam duruyordu.

Akira sordu.

— Bu Bay Daiki mi?

Asahi ağır adımlarla köprünün karşı tarafına geçerken cevapladı.

— Evet, bu Bay Daiki. Onunla nasıl konuştuğunuza dikkat edin.

Akira sessizce ilerledi. Köprünün ortasına geldikleri zaman karşılaştılar. Daiki, Akira'yı görünce şaşırdı.

— Sen konseydeki veletsin. İsmin Valen'di değil mi?

Akira onayladı.

— Evet, adım Akira Valen. Tanıştığımıza memnun oldum.

Daiki etrafına baktı.

— 3 kişi getirmeyecek miydin? Burada 1 kişi var?

Asahi şaşırdı, hemen arkasını döndü. Arkasında Shion ve Kahuro yoktu.

Asahi fısıldadı.

— Buradaydılar…

Daiki kollarını birleştirmeye çalıştı ama hareket edemiyordu. Sarı bir enerji vücudunun hareket etmesini engelliyordu. Kahuro köprünün diğer ucunda iki elini birleştirmiş Daiki'ye bakıyordu. Sertçe bağırdı.

— Şimdi abi!!

Bir anda köprünün ucundan şimşek gibi bir mızrak fırladı. Çok hızlıydı, Daiki'nin kafasına doğru geliyordu. Daiki hareket etmeye çalıştı ama edemedi. Asahi mızrağı görememişti bile.

Mızrak tam Daiki'nin kafasını delecekti ki Akira hızlı bir hamleyle öne atılarak mızrağı tuttu. Shion ve Kahuro şaşırmıştı.

Shion, Akira'ya doğru bağırdı.

— Bize karışma!

Kahuro sertçe konuştu.

— Daha hızlı fırlat!

Shion'un elinde yine bir mızrak oluştu. Öncekinden daha hızlı şekilde Daiki'ye doğru gitti ama Akira yine zorlanmadan mızrağı tuttu.

Bu sefer Kahuro bağırdı.

— Önümüze çıkma! O bizim kardeşimizi öldürdü!

Akira arkasına baktığında 10 tane askerin onlara doğru koştuğunu gördü. Akira içinden düşünüyordu:

"Eğer onun dediği gerçekten doğruysa bunu yapmaları gerekiyor hatta Daiki'yi burada sorguya çekebilirim. Ama kasabanın ortasındayız ve askerler geliyor, kaçamayabiliriz. Daiki'nin konuşacağı da bilinmiyor. Yani onun katili olup olmadığını bilmeden öldürürsem Arisawa bile beni konseyden koruyamayabilir."

Akira düşünmeye devam ederken Daiki, Akira'ya seslendi.

— Ne bekliyorsun askerim! Onları yakala!

Akira düşünmeyi bıraktı ve doğaçlama bir karar verip Shion ve Kahuro'nun üstüne doğru koşmaya başladı.

Shion şaşırdı.

— Neden? Neden bunu yapıyorsun!

Akira cevap vermedi ve koşmaya devam etti. Shion ve Kahuro yanlarındaki binanın tepesine çıkıp kaçmaya başladı. Akira ise onları kovalıyordu. Bir süre kovalamaca döndü, sonunda Akira onların önünü kesti.

İkisi yere atladı ve enerjilerini elektriğe dönüştürmeye başladılar. Akira ise karşılarına geçti ve sağ elini kaldırdı.

— Sakin olun, bir şey yapmayacağım.

Shion inanmamıştı.

— O zaman neden bizi kovaladın?

Akira sakin bir sesle cevapladı.

— Onlardan uzaklaştım, böylelikle sizi durdurduğum için özür dilebilirim.

İkisi de şaşırdı.

Shion yine inanmamıştı, şüpheli sesiyle konuştu.

— Madem özür dileyeceksin, o zaman neden onu öldürmemize izin vermedin??

Akira belindeki kılıcını tuttu.

— Çünkü ablamın katilini arıyorum ve bu adam tek şüpheli.

Shion elektriğini yavaşça azalttı ve Kahuro'ya da eliyle azaltmasını işaret etti.

— Tamam ama bize söz ver, o herifi öldüreceksin!

Akira başını salladı ve Daiki'nin yanına döndü.

Daiki artık hareket edebiliyordu, Akira'yı görünce sordu.

— Hainler nerede?

Akira başını eğdi.

— Özür dilerim, onları elimden kaçırdım.

Daiki, Akira'nın başını yukarı kaldırdı.

— Sorun yok, sen benim hayatımı kurtardın. Bunun karşılığını vermem gerekiyor.

Akira gülerek konuştu.

— Hiç gerek yok, sadece işimi yapıyordum. Ama zam ve rütbe atlaması iyi olurdu.

Asahi sinirlendi.

— Daha işe yeni başladın, şimdiden bunu mu istiyorsun?

Akira tam konuşacakken Daiki, Asahi'nin şapkasını çıkarıp Akira'ya taktı.

— Tamam, istediğin gibi olsun. Sen artık benim şahsi askerlerimdensin.

Asahi şaşırmıştı.

— Ne yapıyorsunuz Bay Daiki?

Daiki, Asahi'ye döndü.

— Git, kendine yeni bir şapka al.

Asahi merakla sordu.

— Siz nereye gideceksiniz?

Daiki cevapladı.

— Şahsi askerime kendim hakkında daha fazla bilgi vereceğim.

Asahi homurdanarak arkasını döndü ve uzaklaşmaya başladı.

— Daha yeni tanıştığın birine bunları anlatmak… bir gün gerçekten yakalanacaksın.

Akira sordu.

— Yakalanmak mı? Nereye gidiyoruz?

Daiki kolunu Akira'ya attı ve Eldravon'a doğru yürümeye başladı.

— Göreceksin.

Daiki yol boyunca Akira'ya sorular sordu, Akira ise soruları şüphe çekmeyecek şekilde cevapladı. Gittikleri yolu döndükten sonra Daiki kendi ticaret merkezine girdi. Akira burada ne yapacaklarını, neden geri döndüklerini anlamamıştı. Daiki danışman kadına selam verdikten sonra restoranın mutfağına doğru gitmeye başladı. Akira takip ediyordu.

Daiki restoranın en arkasındaki kapıyı açtı, kapı kanalizasyona çıkmıştı. İçeride çok az yürüdükten sonra sola döndü ve orada bir kapı vardı. İçeri girince boş bir koridor, sonunda bir oda daha vardı. Bu seferki kitliydi. Daiki kilidi girdikten sonra kapıyı açtı ve içeri girdi.

Akira içeri girdiğinde şaşırdı. Burası kocaman bir kumar salonuydu. Kumar masaları, bar, kadınlar… burada her şey vardı. Daiki içeri girdiği gibi bir tane adam ona bir kapişon uzattı ve belindeki kılıcı aldı. Daha sonra Akira'ya döndü, Akira belindeki ve sırtındaki kılıçlarını çıkarıp adama verdi.

Daiki üstünü çıkarıp kapişonunu giydi ve bara doğru gitti. Bardaki sandalyelerden birine oturdu ve barmene seslendi.

— Her zamankinden.

Sonra Akira'ya baktı ve oturmasını söyledi.

Akira oturdu.

Daiki kollarını iki yana açtı.

— Burası benim yarattığım kumar salonu. Nasıl, beğendin mi?

Akira etkilenmişti. Eldravon'un altında bu kadar büyük bir salon yapmak kolay iş değildi. Bir de son ses müzik olmasına rağmen duvarlardaki ses yalıtımı sayesinde yukarıya hiçbir ses gitmiyordu.

— Burası muhteşem!

Daiki elindeki bardağı dikti, sonra Akira'ya bakıp güldü.

— Seninle aynı zevklerimiz olduğunu biliyordum!

Daiki'nin yanına bir tane kadın geldi. Kibarca konuştu.

— Hoşgeldin hayatım.

Daiki barmene seslendi.

— Bir tane daha!

Sonra kadına yöneldi.

— Hoşbuldum.

Kadın, Daiki'nin yanındaki Akira'yı gördü ve merakla sordu.

— Bu genç delikanlı da kim?

Akira gülümsedi.

— Adım Akira Valen.

Daiki elindeki bardağı tekrar kafasına dikti.

— Biliyorsun, güvenebileceğim bir asker arıyordum. Bu çocuğu buldum. Bu çocuk az önce hayatımı kurtardı.

Kadın şaşırdı.

— Hayatını mı kurtardı? Senin mi?

Daiki cevapladı.

— Evet, iki böcek az kalsın beni öldürecekti.

Kadın, Akira'nın önündeki masaya baktı.

— Çocuk hayatını kurtarmış, sen bir içki bile ısmarlamıyorsun.

Daiki, Akira'ya döndü.

— Bir şey içmek ister misin?

Akira cevapladı.

— Hayır, içmiyorum ama bir soda alabilirim.

Daiki hemen barmene seslendi. Sonra kadını belinden tutup tekrar sordu.

— Peki kadınlar?

Akira güldü.

— Zaten sevdiğim biri var, ihanet etmeyi sevmem.

Daiki elindeki bardağı sertçe masaya vurdu.

— İşte tam da aradığım asker!

Daiki ayağa kalktı ve Akira'yı kolundan tutup kumar masasına doğru sürükledi.

— Hadi biraz kumar oynayalım.

— Ama ben kumar oynamayı bilmiyorum.

Daiki, Akira'yı kumar masalarından birine oturttu.

— Öğretiriz, sorun yok!

Kumar oynamaya başladılar ve saatlerce ayrılmadılar. Daiki sonunda çok içmekten dolayı uyumaya başlayınca Akira Daiki'yi tuttu, üstünü giydirdi, kılıçlarını aldı ve dışarı çıktı. Nereden geldiklerini iyi hatırlıyordu, bu yüzden çıkışı bulmakta zorlanmadı.

Dışarıya çıktığında hava karanlıktı, gece olmuştu. Eldravon'un sessiz sokaklarından 12 saraya doğru yürümeye başladı. Daiki hafif uyandı ama sarhoştu, yamuk yürüyordu. Akira Daiki düşmesin diye onu tutuyordu. Bu şekilde saraya doğru yürüdüler.

Girişte Sato vardı. Akira Sato'nun yanına gitti ve sordu.

— Sato, Daiki'nin sarayı nerede?

Sato şaşırmıştı, geri fırladı.

— Y-yoksa bu o mu!?

Akira onayladı.

— Evet, bu Daiki. Biraz fazla içti, onu sarayına götürmem gerekiyor.

Sato eliyle sarayı işaret etti. Akira o tarafa doğru yürümeye başladı. Sarayın önüne geldiğinde büyük kapıyı çaldı. İki tane hizmetli kadın kapıyı açtı, Daiki'yi bu halde görünce şaşırdılar.

Akira içeri girdi ve hizmetlilere odasının nerede olduğunu sordu, sonra büyük kırmızı merdivenden yukarıya doğru çıkmaya başladı. Daiki'nin odasını görünce kapıyı yavaşça açtı. Odası çok düzenliydi. Daiki'yi yatağına doğru götürdü.

O sırada Daiki gözlerini açtı. Yatağına uzandı ve Akira'ya baktı.

— Burada kalabilirsin Akira.

Akira minnettar bir sesle konuştu.

— Teşekkür ederim.

Daiki'nin odasından yavaşça çıktı ve hangi odada kalabileceğini öğrenmek için hizmetlilere sordu. Daha sonra odaya girdi ve hizmetlilerin hazırladığı yatağına yattı.

Her şey beklediğinden çok daha iyi gidiyordu. Sadece birkaç saatte Daiki'nin güvenini kazanmış, onun sarayında kalabilmeyi başarmıştı.

More Chapters