LightReader

Chapter 17 - Ateşin Ardındaki Gerçek

Ruh kılıca doğru yürüdükçe vücudundan taşan alevler daha belirgin hâle geliyordu. Her adımı mağarayı kavuruyor, taş duvarları kıpkırmızı bir ışıkla aydınlatıyordu.

Arisawa, sakin bir ses tonuyla konuştu:

— Kılıcı kullanmayı mı deneyeceksin?

Ruh, kahkaha ile güldü.

— Hayır tabii ki de… Eğer seçilmiş değilsem, kılıcı kınından çıkardığım an elim kopar.

Arisawa başını salladı.

— Bu doğru.

Akira ve Raiga aynı anda şaşkınlıkla haykırdılar:

— Ne!!

Akira'nın yüzü düşmüştü, morali tamamen bozuldu.

— Demek… hayallerim boşa gitti…

Raiga kollarını kavuşturdu, alaycı bir gülümsemeyle:

— Aptal… Zaten kılıç seni seçmeyecekti.

Ruh başlarını çevirip küçümseyen gözlerle baktı.

— Siz niye buraya geldiniz? Kılıcın sizin gibi zavallıları seçme ihtimali yok.

Arisawa soğukkanlılığını koruyarak cevapladı:

— Kılıcı götürmeye geldik.

Ruh'un alevleri anlık bir patlama ile daha da yükseldi.

— Ben de onu gerçek sahibine, efendi Rion'a götürmeye geldim.

Arisawa'nın kaşları çatıldı.

— Onun seçileceğini nereden biliyorsun?

— Ne diyorsun sen? Efendi Rion, Kaos'un en güçlü parçalarından biridir!

Sözleri mağaranın içinde yankılandı. Herkes donakalmıştı.

Akira öne atıldı, sesinde kararlılık vardı.

— Kaos mu?! Arisawa hocam… Bu adamın kılıcı almasına izin veremeyiz!

Arisawa dönüp ona baktı.

— Neden?

Akira gözlerini yere indirdi.

— … Daha sonra açıklarım.

Tam ruh kılıcı kavrayacakken, Arisawa tek bir hareketle kılıcı ondan uzaklaştırdı.

Gözlerinde ciddiyet vardı.

— Kılıcı istiyorsan, önce bizi geçmelisin.

Ruh kahkahalarla güldü.

— Sen Kaos'un gücünü küçümsüyorsun! Ne cüretle!!

Bir anda alevleri ellerinde topladı ve Arisawa'ya doğrulttu. Hava kavruluyor, mağara yanıyordu.

Fakat Arisawa ruh'la savaşmak yerine olduğu yerde uzandı

Raiga bağırdı:

— Hey, herif! Ne yapıyorsun sen?!

Yui'nin bakışları Arisawa'ya çevrildi.

— Arisawa… birazdan ciddi bir savaş başlayacak.

Arisawa gözlerini kapadı, esnedi ve sakince cevap verdi:

— Benim sorunum değil.

Akira öfkeyle patladı:

— Ne demek senin sorunun değil?! Hani savaşacaktın, hani seni geçmesi gerekiyordu?!

Arisawa omuz silkti.

— Kusura bakmayın… savaşmaya çok üşeniyorum.

Herkes dondu kaldı.

Ruh şaşkınlıkla mırıldandı:

— Bu adam ciddi mi?..

Raiga dişlerini sıktı.

— Neyse, boşverin bu herifi! Onsuz da yapabiliriz!

Akira yumruklarını sıktı, gözlerinde alev gibi kızıl enerji belirdi.

— Biraz zor olacak gibi… ama başka çare yok! Yui, Raiga, hadi dövelim şu ruhu!

Bir anda Akira'nın kollarından kızıl enerji fışkırdı. Raiga'nın ateşleri yükseldi, Yui'nin telekinetik gücü etraftaki taşları ve kumları havada titretti.

Akira, kılıcını sıkarak gülümsedi.

— Yeni kılıcımı denemek için iyi bir fırsat!

Hızla ruha atıldı.

Ruh, ellerindeki alevlerden bir kılıç şekillendirdi. Darbeleri bir anda savuşturdu, ardından tek bir hamleyle Akira'yı geri püskürttü.

Raiga arkadan saldırıya geçti, ancak ruh arkasını dönüp onu yakaladı ve bir mızrak gibi Yui'nin üzerine fırlattı.

— Siz zayıfsınız! — diye bağırdı. — Ne hakla efendi Rion'un gücüne karşı koyabileceğinizi düşünürsünüz?!

Akira sendeleyerek ayağa kalktı.

— Bir sus be! Kaos'un gücünü alan herkes neden senin gibi deli oluyor?!

Ruh aniden duraksadı.

— Başka bir Kaos ruhu daha mı gördünüz?

Raiga düşündü.

— Evet… ne diyordu sürekli… Rosa mıydı?

Akira kaşlarını çatıp hatırlamaya çalıştı.

— Sora'ydı sanırım…

Ruh'un gözleri büyüdü.

— Yani… bayan Sora'nın askerini yenen sizdiniz!

Ve kahkahalarla gülmeye başladı.

Akira öfkeyle kükredi:

— Bunun nesi komik!!

Yui araya girdi:

— Tartışmayı bırakın! Takım olarak saldırmalıyız!

Raiga başını salladı.

— Normalde tek başıma yapardım ama… bu herif biraz güçlü gibi.

Akira kahkaha attı.

— Demek düşünebiliyorsun ha!

— Kapa çeneni! — diye tersledi Raiga.

Tam Yui stratejiyi açıklamaya başlarken ruh bir anda Akira'nın önünde belirdi. Akira refleksle geri çekildi.

— Düşünmeye zaman yok! — diye bağırdı. — Hadi Raiga, Yui!

Üçü aynı anda harekete geçti. Akira ve Raiga yakın dövüşte birbirinden hızlı darbeler savuruyor, ruh ise hepsini karşılıyordu. Yui uzaktan taş ve kumları fırtına gibi yağdırıyordu.

Ama ruh, devasa bir alev patlamasıyla ikisini aynı anda yere savurdu.

Ruh bağırarak konuştu.

— Volgrath tekniği: Colossus!

Ardından vücudu alevlerle kaplandı, dev gibi bir şekle dönüştü.

Akira'nın gözleri büyüdü.

— Bu… o zamanki gibi…

Raiga yumruklarını sıktı.

— Kesinlikle.

Alev devi yumruğunu yere indirdi. Mağara sarsıldı, taşlar paramparça oldu.

— Mağara dayanmayacak!! — diye bağırdı Yui.

Her darbe duvarları çökertiyor, sonunda mağara tamamen yıkıldı. Patlamanın ardından grup kendini dışarıda buldu.

Yui öksürerek seslendi:

— Akira! Raiga! Neredesiniz?!

Taşların arasından Akira ve Raiga çıktı. Toz içindeydiler.

Akira sendeleyerek sordu:

— Öhö… Arisawa'ya ne oldu?

Yui hafifçe güldü.

— Yatmaya devam ediyor.

Raiga sinirden yumruğunu sıktı.

— Savaş bitince o mavi herifi yumruklayacağım.

Ama ruh küllerin arasından yeniden çıktı. Gözlerinde ölümcül bir öfke vardı. Raiga'ya saldırdı, Raiga geri sıçradı.

Akira hemen yeniden dövüş menziline girdi. Çatışma yeniden başladı.

Raiga bağırdı:

— Akira! Geriye çekil! Bir planım var!

Akira dişlerini sıktı.

— Tamam!

Raiga Yui'ye döndü.

— Ben Akira'yı fırlattığımda telekineziyle hızlandır!

Akira panikle bağırdı:

— Ne—

Ama cümlesini tamamlayamadan Raiga onu döndürüp fırlattı. Yui de telekineziyle Akira'yı mermi gibi ileri itti.

Akira içinden geçirdi: Mantıklı…

Kılıcını sımsıkı tutarak ruhun kalbine hedef aldı.

— AĞHHHHHHHHHHH!!!

Ruh da kolunu kalbine bastırdı, kendini savunmaya çalıştı. İki gücün çarpışmasıyla etraftaki ağaçlar, çimenler yanmaya başladı.

Sonunda Akira kalbi delmeyi başaramadı ama ruhun sol kolunu keserek geri sıçradı.

— … Saf ateş olsa bile… kesilebiliyor… — diye mırıldandı kanlar içinde.

Yui coşkuyla haykırdı:

— Kazanabiliriz!!

Raiga başını salladı.

— O zaman… ejderhayı kullanmalıyım!

Yui şaşkına döndü.

— Ejderha mı? Neyden bahsediyorsunuz?!

Raiga enerjisini topladı. Arkasında devasa bir ateş ejderhası şekillendi.

— EJDERHA SALDIR!!!

Ejderha kükreyerek ruha fırladı. Ruh dev alev kalkanlarıyla kendini savundu. Çarpışmanın gücüyle etraf kasırgaya dönüştü.

Raiga dişlerini sıktı.

— Hey, aptal! Ejderham tutamayacak!

Akira kılıcını kaldırdı.

— O zaman… o şeyi tekrar yapalım!

Raiga inledi.

— Hayır, asla!

— Hadi ama, kaybedeceğiz!

Kısa bir sessizlikten sonra Raiga pes etti.

— Off… tamam, kılıcımı tut!

Akira kendi kılıcını kınına koydu, Raiga'nın kılıcını sıktı. İkisi birlikte enerji topladı.

— Hadi gidelim!!

Bacaklarına enerji yüklediler ve birlikte ileri atıldılar. Kılıç, yarısı ejderha ateşi, yarısı kızıl enerjiye dönüştü.

Ruhun kalbine doğru saplanmaya çalıştılar.

Kılıcın parıltısı ve Raiga'nın ejderhasının alevleri birleştiğinde etraf göz kamaştırıcı bir ışıkla kaplandı. Patlama öyle güçlüydü ki, kilometrelerce öteden bile gökyüzünü aydınlatacak kadar büyük bir ateş topu ortaya çıkmıştı.

Kan her yere sıçramıştı.

Akira ve Raiga savrularak yere düştüler. Nefes nefeseydiler, kolları titriyordu.

Yui, telekineziyle taşları kaldırarak onların üstüne düşmesini engelledi, ama kendisi de dizlerinin üstüne çöktü.

— B… bitti mi?

Tozların arasından dev bir gölge belirdi. Alevlerin içinde hâlâ ayakta duran o varlık. Yarı saydam bedeni parçalanmıştı ama hâlâ gülüyordu.

Ruh'un sesi, bu kez daha boğuk ve daha vahşi çıktı:

— Güzel… Güzel, güzel beni yaralayabilen ilk insanlarsınız. Ama bu da demek oluyor ki artık oyun bitti.

Bedeni titremeye başladı. Alevleri geri çekildi, sonra aniden patladı. Gövdesi yeniden şekillendi; bu kez daha koyu, daha yoğun bir ateşle kaplıydı. Gözleri tamamen kara alevlere dönüşmüştü.

Akira geri çekildi.

— Bu… bu başka bir seviye!

Raiga dişlerini sıktı.

— Bizim saldırımızdan sonra hâlâ ayakta olması… imkânsız!

Yui'nin sesi titredi.

— Bu… Kaos'un saf gücüyle besleniyor. Onu bu hâlde durduramayız!

Ruh aniden ileri atıldı. Bir alev yumruğu, Akira'yı metrelerce uzağa fırlattı. Akira yere çarptığında kan kustu.

Raiga öfkeyle bağırdı ve yumruğunu ateşle kaplayarak saldırdı. Ama ruh tek bir hareketle Raiga'yı yakaladı ve yere çiviledi.

Yui telekineziyle ruhu durdurmaya çalıştı. Kayalar, mızrak gibi fırlatıldı. Ama ruh, tek bir alev dalgasıyla hepsini buharlaştırdı.

Üçü de yerdeydi. Yenilmiş gibiydiler.

O sırada, taşın üstünde hâlâ oturan Arisawa ayağa kalktı. Üzerindeki tozları silkelerken yüzünde hafif bir gülümseme vardı.

Akira ve Raiga baştan aşağı kan içerisinde sendeleyerek ayağa kalktılar.

— Biz… hala… savaşabiliriz…

Tam tekrar saldıracaklardı ki Arisawa ayağa kalktı, onları durdurdu.

Raiga öfkeyle bağırdı:

— Ne yapıyorsun?! Bırak şu ruhu öldürelim!

Arisawa gülümsedi, ikisinin başına elini koydu.

— Siz gayet iyi savaştınız. Beklediğimden çok daha iyi… Şimdi oturun. İşi ben bitireceğim.

Arisawa'nın yüzü artık ciddi bir hâl almıştı.

yavaş adımlarla ruha doğru yürümeye başladı.

Ruh, onu görünce kahkahalar attı.

— Ha… sen de mi deneyeceksin? Onların başaramadığı şeyi…

Arisawa gözlerini kapattı.

Bir anda vücudundan beyaz-mavi ışık saçıldı. Bu ışık öyle yoğundu ki, ruhun karanlık alevlerini geri püskürttü.

Akira gözleri faltaşı gibi açılmıştı.

— Bu… bu güç…

Yui hayranlıkla fısıldadı.

— Bu… konseye girmesinin sebebi bu…

Raiga dişlerini sıktı, istemeden de olsa kabul etti:

— Lanet olsun… güçlü.

Ruh öfkeyle kükredi.

— Bana karşı koyabileceğini mi sanıyorsun?!

Ve devasa bir alev sütunu yarattı. Gökten inen ateş, koca bir binayı yok edecek güçteydi.

Ama Arisawa hiç geri çekilmedi. Elleriyle saldırıyı karşıladı. Işıkla karanlık çarpıştı, gökyüzünü yararcasına bir patlama oldu.

Arisawa geri itilmedi. Aksine, ruhun alevleri zayıflıyordu.

— Senin ateşine uyum sağlıyorum. Gücün benim için yakıt oluyor.

Ruh'un gözleri dehşetle büyüdü.

— N-ne?!

Arisawa'nın bedeni, ruhun alevleriyle aynı renge dönmeye başladı. Yavaş yavaş ruhun gücünü emiyor, onun saldırılarına uyum sağlıyordu.

Akira fısıldadı:

— Bu… inanılmaz

Ruh'un içinden geçirdiği tek düşünce vardı:

Bu herif kim? Yoksa… gerçekten Kaos'a denk mi?! Bu imkânsız!!

Çaresizlikle ateşini devasa dalgalar hâlinde yaymaya başladı. Arisawa, takımını korumak için pozitif enerji bariyeri oluşturdu. Ama ruh aniden arkasına geçti ve parçalamaya çalıştı.

Takım elbisesi yırtıldı. Ve o an herkes dondu kaldı.

Arisawa'nın vücudu… baştan aşağı yanıklarla kaplıydı.

Akira'nın sesi titredi.

— B-bu da ne…

Raiga yumruklarını sıktı.

— Az önceki savaşta mı oldu?!

Yui şaşkınlıkla haykırdı:

— Hayır… bu az önce olmuş olamaz!

Ruh bile donakalmıştı.

B-bunu ben yapmadım… Bu yaralar neyin nesi?!

Arisawa öğrencilerine döndü, gülümsemeye çalıştı.

— Merak etmeyin. Ben iyiyim. Küçükken bir yangında oldu bu yaralar.

Akira gözlerini indirdi.

— Neden hep takım elbisesi giydiğinizi şimdi anlıyorum…

Yui hâlâ şoktaydı.

— A-ama bu kadar yanığa rağmen… nasıl hâlâ yaşıyorsunuz?!

Arisawa derin bir nefes aldı.

— Bunu şimdiye kadar yalnızca birkaç kişiye söyledim. Ama siz benim öğrencilerim olduğunuz için size güveniyorum.

Akira heyecanla sordu:

— Neyi?

Arisawa gözlerini kısarak açıkladı:

— Benim asıl gücüm… pozitif enerji değil.

Yui'nin nefesi kesildi.

— O zaman… ne?!

Ruh'un gözleri kocaman açıldı.

Asıl gücü pozitif enerji değil mi?! Yoksa… Kaos mu?

Arisawa'nın sesi ağır ve derin bir şekilde yankılandı:

— Benim asıl gücüm… vücudumun inanılmaz adaptasyonu.

More Chapters